25 Nisan 2007

bana bir melek gönder..


Akıllı adam dedi: Sadece bu yolda yürü
Işığın şafağında
Yüzüne rüzgar esecek;
Yılların yanından geçtiği, ilerlediği gibi.
İçinden, derinden gelen bu sesi dinle,
Yüreğinin çağrısı o.
Gözlerini kapattığında bulacaksın;
Karanlığın dışına çıkan dar geçiti.

İşte buradayım
Bana bir melek gönderecek misin ?
İşte buradayım
Sabah yıldızının indiği yerde…

Akıllı adam dedi: Sadece
kendi yerini bul
Fırtınanın bakışlarında
Yolda ilerlerken gülleri bulmaya çalış
Sadece dikenlere dikkat et.

İşte buradayım
Bana bir melek gönderecek misin ?
İşte buradayım
Sabah yıldızının indiği yerde…

Akıllı adam dedi: Sadece ellerini yukarı kaldır
Ve sihrin tamamına ulaş.
Umuda açılan kapıyı bul
Sadece kendine güven, inan
İçinden, derinden gelen sesi dinle.
Yüreğinin çağrısı o.
Gözlerini kapattığında bulacaksın
Karanlığın dışına çıkan dar geçiti…

İşte buradayım
Bana bir melek gönderecek misin ?
İşte buradayım
Sabah yıldızının indiği yerde…
İşte buradayım
Bana bir melek gönderecek misin ?
İşte buradayım
Sabah yıldızının indiği yerde…


(SCORPIONS - SEND ME AN ANGEL)

22 Nisan 2007

şeytantüyü..


Dinleneceğim dedim ama evde boş boş dinlenmek için çok erken, yapılacak çok şey var deyip kendimi halledilecek işlerin arasına atıverdim :)
Ama zevkli işler tabi..
Öncelikle,
küçük hanımla ikimizin gideceği tatili erken rezervasyon indiriminden yararlanabilmek için nisan ayı içinde halletmemiz gerekliydi..
zaten
nereye gideceğimize karar vermiştik.. tarihlerimizi de belirlemiştik..
son dakika sürpriziyle hiç düşünmediğimiz bir sorunla karşılaştık..
ve öyle saçma bir şey ki anlatılır gibi değil..
hani herkes bilir.. her şey dahil gittiğiniz tatil köylerinde 0-12 yaş ücretsizdir..
malum şimdiye kadar
küçük hanım hep bedavaya gitmişti :)
ben yine öyle olacak diye düşünürken önüme farklı bir prosedür çıktı!!
Meğer 0-12 yaş çocukların ücretsiz olabilmesi için 2 yetişkin yanında olması gerekliymiş !!.
Yani anne kız gitmek istediğimiz bu tatil için, ücretsiz yaş grubundan hiçbir şekilde faydalanamayıp 2 kişi ücreti ödüyoruz.
Saçmalık!!
Şimdi ben yanımda bir arkadaşımla gitsem o zaman Öykü bedava kampanyasından yararlanabileceğiz. Ve 3 kişi gidip 2 kişi ücreti ödeyeceğiz.
Yok hayır biz sadece kızımla ikimiz gidersek yine aynı ücreti yani 2 kişilik ödeyeceğiz..!!
Bu normal mi şimdi??
Epey bi söylenerek de olsa sonuçta biz ödedik 2 kişilik ücretimizi..
yanımızda bir yetişkini bedava götürebiliriz arkadaşlar :)

Tatilimizi ayarladıktan sonra, iyi bi ziyafet çektik kendimize :)
ve ardından perdecileri gezdik.. 3. girdiğimiz perdecide anlaştık.. Pazartesi gelip ölçüleri alacaklar..
evimin dekorasyonu biter bitmez fotoğraf çekeceğim :)

Ve akşam müthiş bir müzik ziyafeti çekmeye gittim..
uzun zaman benim yoğunluğumdan dolayı bir türlü görüşme fırsatımız olmayan arkadaşımın muhteşem teklifini kabul ederek Ankaradan gelen
Şeytantüyü grubunu dinlemeye gittik Kat 3 e..
Çok uzun zamandır canlı rock dinlememiştim..
muhteşemlerdi !!
işte rock diyor insan gerçekten bu grubu dinlerken..
hem hep çok sevdiğim parçaları söylediler..
hem de muhteşem söylediler..
mekan da çok güzeldi bunu belirtmem lazım..
Benim evime 5 dakika uzaklıktaki bu mekanı da daha önceden hiç bilmemek çok utanç verici bişey bunu da belirtmem lazım tabi :)
Saat 21 de başlayıp; vodkası absolut olacak diye uyarılmış 3 vodka elma, bol kahkahalı eğlenceli bi sohbet, muhteşem müzikler ile çakır keyif olmuş bi halde saat 2 de noktalanan bi gece..
çok eğlendim ben çok..
sevgili arkadaşıma buradan da bir kez daha teşekkür ediyorum..
Ayrıca 27.04.2007 Cuma akşamı yine Kat 3 de
Tuşe sahne alacakmış..
gitmeli mi ne :)

Gecenin son şarkısı bence geceye damgasını vuran şarkıydı.. ama o şarkıyı yüklemeyi çok başka bir zamana bırakıp yine bağıra bağıra eşlik ettiğimiz ve çok sevdiğim başka bir şarkıyla bitiriyorum kelimelerimi ..

(DUMAN - HERŞEYİ YAK)

20 Nisan 2007

Yedi


Zamansızlıktan dolayı ara verdiğim sayı portrelerine devam edeceğim nihayet..
bu hafta çekim gezisi olmadığı için ve pazartesi de tatil olduğu için sanırım biraz dinlenme fırsatı bulabileceğim..
beklenen dvd leri de çekmeyi planlıyorum bakalım bi aksilik olmazsa..
gerçi istenen filmlerin sayısı her geçen gün artsa da yetiştirebildiğim kadar çekeceğim..

Evet.. sanırım en güzel sayıda kalmıştık.. :)
7
Bu rakam için söylenebilecek öyle çok şey var ki..
Kısa kısa yazacağım o yüzden..

İster traşlısı olsun ister bıyıklısı, 7, sayıların en “hafta” ve “sinema” kılıklısı..

Çifte sıfırın ardından geleniyse ajanların en tanınmışı..

Gösteri sanatlarında, ya kardeşlere uygun gelin, ya da Hürmüz’e “yeterli” koca..
Ve 7 ölümcül günahın anlatıldığı benim muhteşem filmim Se7en ı da unutmamalı tabi..

İnsan bedeni 7 ye ayrılmış mesela: iki kol, iki bacak, baş ve gövdenin iki parçası..
Yine insan başında iki kulak, iki burun deliği, iki göz çukuru ve bir ağız vardır ve toplamları 7 dir..
Ayrıca insanın beş duyusu haricinde, biri altıncı duyusu (psişik duyu) diğeri de zihinsel idrak ı olmak üzere 7 unsuru vardır..
insanların her 7 yılda bir hücrelerinin yenilendiği de söylenir..

Ses tonları 7 ayrı notaya bağlanmıştır..
Gökkuşağı 7 renkten oluşmaktadır..
7 kardeşin kanından bi çiçek oluşmaktadır..
Hafta 7 günden oluşmaktadır..
Okula başlama yaşıdır..
7.sanat en sevdiğim sanat dalıdır..
ve sanırım en sevilen asal sayıdır.. :)

Noktalısı, Tanrının ve akademisyenlerin dinlenme zamanı.
7 günah, 7 uyurlar, göğün ve yerin 7 katları derken.. 7, sayıların dinlerce belki de en uğraşılmışı..

"şimdi bedenimizi al, gövdeden çıkan her şeyi say: kollar, bacaklar, baş, penis toplam altı eder, kadınlarda ise yedi; bu yüzden de bana öyle geliyor ki şu sizin yazarlarınız arasında altı sayısı hiçbir zaman ciddiye alınmaz, üçün iki katı olması dışında. yalnızca erkekler için geçerlidir bu, çünkü hiç yedileri yoktur onların. bu yüzden erkekler yönetirken, yediyi kutsal sayı olarak görmeyi yeğ tutarlar..."
eco, umberto (1992), foucault sarkacı, can yayınları, s. 347

Yalnız İstanbul değil onca tepe üstüne kurulan: 7, aslında dünyanın en “harika” sayısı..

Veeee.. tabiî ki siz sevgili arkadaşlarımın okuyup sevdiği Odanın rakamı :)

(Yukarıdaki fotoğraf, Gölyazısı çekim gezisi sırasında tesadüfen farkettiğimiz hoş bi sürpriz oldu benim için.. 7.SOKAK)

(SIRENIA - AT SIXIES AND SEVENS)

14 Nisan 2007

dolu zamanlar..



Zamansızlık.. zamansızlık.. zamansızlık..
Benim en büyük derdim hep: zaman dı..
Daha önce de
zamansızlıktan şikayet ettiğim zamanlar hep olmuştu..
Bu dert giderek büyümekte sanki :)

5 nisan kararlarından (boşanma) sonra benden ses çıkmayınca meraklanan ve beni mail yağmuruna tutan tüm arkadaşlarım rahatlasın istedim.. bu yüzden kısacık da olsa bi yazı yazıyorum.. yoğunluğumu atlattığım zaman kaldığım yerden devam edeceğim oda mın yazılarına :) özellikle de sayı portrelerine..

Blogumda yazı bekleyen arkadaşlarım, flickr da yeni fotoğraf bekleyen arkadaşlarım, çay veya kahve içmek için 1 saatlik zaman dilimi isteyen arkadaşlarım, dvd siparişlerini bekleyen arkadaşlarım, istanbula gelmemi bekleyen arkadaşlarım.. size sadece ve sadece bir haftalık zaman dilimimi anlatacağım.. sanırım bu haftamı okuduktan sonra benden beklentilerinizi ertelersiniz :)

12 nisan Perşembe: Bufsad fotoğraf eğitimi
13 nisan Cuma:
Öykü Hanım’ın okuma bayramı :)
14 nisan Cumartesi: gidilmesi gereken bir mevlit, sonrasında da gelecek misafirlerim var..
15 nisan Pazar: Foto Sentez grubu ile Bilecik’in Kınık köyüne çekim gezisi..
16 nisan Pazartesi: Bufsad Gece Çekimi Eğitimi (uygulamalı)
17 nisan Salı: Bufsad fotoğraf eğitimi

İşte sadece 6 günlük program..

bunun dışında 8 nisan Pazar günü Bufsad ile birlikte Gölyazıya gittim çekim için.. (yukarıdaki fotoğraf, gezideki bir arkadaşın yakaladığı bi kare.. en öndeki mavili kadın da benim :))
bunun dışında 7 nisan cumartesi günü salona duvardan duvara halı kaplatmak suretiyle kendi başıma iş çıkarttım.. tüm salonu boşalttım önce ardından da her akşam (eve erken gelebildiğim akşamlar?!?) azar azar sevgili
büyüksün abi ile birlikte ikea dan aldığım sehpaları, dvd likleri (o devasa kütüphanem tamamen doldu ve sığmıyor artık film ve kitaplarım) yapıp, pc, tv, dvd, 5 li ses sistemi, uydu vs gibi şeyleri ayarlıyoruz..
tüm bunların dışında haftaiçi her gün 10 saat işe gidiyorum..
ve tüm bunlarla birlikte, kurs zamanları hariç, hayatımdaki en önemli varlığım
kızıma olan görevlerimi hiç aksatmıyorum, ilgimi hiç azaltmıyorum.. alışverişe de gidiyoruz, sinema keyfi de yapıyoruz, oyunlar da oynuyoruz, ödevlerimizi de yapıyoruz..

ve tüm bunların yanında daha birsürü iş yapıyorum ama işte onlar ağırdan gidiyor.. mesela çektiğim fotoğrafları düzenlemeye çalışıyorum fırsat buldukça.. yine fırsat buldukça blog arkadaşlarımı okuyup yazıyorum, yine fırsat buldukça maillerimi cevaplıyorum.. yine sinema dergilerimi okuyorum, yine müzikten asla vazgeçmiyorum.. bi süredir film izleyemesem de Lost u kaçırmıyorum :)
ver fırsat bulduğum anlarda
fotoğraf günleri etkinliklerine katılmayı istiyorum..

işte böyle.. daha yaptığım yazacak çok şeylerim var.. ama asıl söylemek istediğim şeylerden biri de şu: 5 nisan da ki
boşanma davası yüzünden sessizliğe (koltuğuma) gömülmüş falan değilim sandığınız gibi.. o garip his sadece o güne özel bişeydi. Ve ertesi sabah uyandığımda benimle değildi o his.. ben aksine çok iyiyim.. Önümde kızımla birlikte yepyeni bir hayat var ve ben yaşamayı seviyorum ve hayat gerçekten böyle daha güzel.. gecikmiş de olsa aldığım en doğru kararı uygulayabilmiş olmak bile başlı başına bi coşku..

beni asla yalnız bırakmadığınız için.. ve bana gösterdiğiniz sabır için hepinize teşekkür ederim :)

(DARKSEED - EVERY DAY)

5 Nisan 2007

divorce..


Çoktan bitmiş bir evliliğin resmi makamlarca da onaylanması işlemi vardı bu sabah..
Davacı olup, davalı hakkında dilekçe yazıp dava açtığım günden beri şu beklenen tarih 5 nisan stresi yaşamıştım..
boşuna yaşamışım..
hiç de düşündüğüm kadar stresli değilmiş..
aynı filmlerdeki gibi aslında..
mübaşir kapıdan çıkar..
davacının ve davalının ve varsa avukatlarının isimlerini son ses bağırır..
orada beklemekte olan herkes birbirine bakar meraklı gözlerle..
(aynı saate ortalama 10 adet dava verirlermiş de)
içeri girersiniz..
davacı bir kürsüye.. davalı bir kürsüye..
ortada ve yüksekte hakime hanım..
bu arada mahkeme salonumuz son derece modern..
her ikimizin de kürsüsünde bilgisayar ekranı var..
yazıcı adam (bi ünvanı var mıydı bunların, mübaşir gibi falan) hakimin söylediklerini yazdıkça siz de anında ekrandan görürsünüz..
davacı ve davalı zaten anlaştıkları için soru sormaz hakim..
sadece anlaşma maddeleri üzerinde sorarak teyit alır..
Ve karar yazıya dökülür..
davacı ve davalı imzalar..
Ve artık ayrılık resmiyete kavuşur..

Dünden pek bi farkı yok aslında bugünün..
yani bu ayrılık resmi olmadan ve adı "boşanma" olmadan önce de aynı idi.. şimdi de aynı..

Nasılım diye gün boyu kendime sordum..
nasılım ??
sanırım bugün ne iyiyim ne de kötü..
tek tarif edecek duygunun adı : GARİPLİK ..
yani garibim işte..
öylesine garip..

Yaklaşık olarak 12 yıl süren bir yaşam stilinin değişimi demek benim için bu ayrılığın adı..
Değişim..
Ama ben bu değişime zaten bugün değil 5 ay önce başlamıştım..
bugün o yüzden dünden farklı değil..
garip his dışında..

kardeşim yanımdaydı.. 3 gün önce mahkeme için gelmişti istanbuldan.. çıkınca onunla biraz gezip almamız gerekenleri aldık, yemek yedik, eve gittik.. sonra ben işe gittim.. işten çıktıktan sonra fotoğraf kursuma gittim..
öyle yani.. her perşmeb günü gibi..
5 nisan kararları çoktan alınmıştı çünkü:)

Gece yatarken kendime söylediğim şeyler şunlardı:
“Önemli olan hayatı nasıl yaşadığın değil, sonradan nasıl anlattığındır.” !!!
beynimin içinde sadece bu cümle dolanıp duruyordu..
ben çok gecikmiş bir nokta koydum hayatımda..
Çok önceden konması gereken ama sürekli vürgülle oyalanılan ve bu yüzden artık anlamsız hale gelen bir cümle.. nihayet noktasına kavuştu..
Ve nokta .
Herkesin yolu açık olsun..

(ANOUK - NOBODY'S WIFE)