25 Haziran 2007

tainted love..


Marilyn Manson :) geliyormuşşşş…
tarih belli.. mekan belli..
bu durumda benim payıma da gidip dağıtmak düşüyormuş..
hemen alıyorum payıma düşeniiii :)

Till Lindemann kadar olmasa da (kimse Rammstein ile boy ölçüşemez) Marilyn Manson ın da ses tonu ve şarkıları bende yıllardır benzer etkilere sebep oluyor..
Öncelikli şarkım hep Tainted Love oldu yıllardır Marilyn’den.. Hatta bu şarkı özdeşleşti neredeyse adamla.. marilyn manson = tainted love ...
bu şarkı tutkuyu iliklerime kadar hissettiğim bir şarkıydı.. ki hatta bu yüzden 2006 yılının Mart ayında anlatmaya çalıştığım: TUTKU yu bütünleyen şarkı olarak Tainted Love ı seçmişim..

Kısa bir süre önce Marilyn Manson yeni bir albüm çıkardı..
EAT ME, DRINK ME..
şimdiye kadar hiçbir şarkısına “off bu ne berbat şarkı yauf” demediğim biri iken zaten bu son albüm bana göre müthiş !! kaldı ki albümün adı bile iştah kabartıcı :)
ilk dinleyişlerimde 3 şarkı hemen vurdu beni:
EVIDENCE
IF I WAS YOUR VAMPIRE
HEART – SHAPED GLASSES
Bunlar ilk vurulduklarım ama albümdeki 11 şarkı da ciddi anlamda şahane.. ben albüme sahip olduğumdan beri bıkmadan usanmadan dinliyorum.. sanırım çok uzun bir süre daha Marilynin sesi ile geçecek zamanım..
Bi de şimdi adamı canlı dinleyip sahnedeki o çok merak ettiğim enerjisini de tadacağımdan.. evet evet çok uzun bir süre tutku dolu şarkılar dinlenecek..

Şimdi 7.oda nın Top 10 Marilyn Manson parçasını oluşturalım bakalım hangilerini kıyıp dışarıda bırakabileceğiz..
1.Tainted Love
2.The Nobodies
3.This Is The New Shit
4.Sweet Dreams

5.(s)AINT
6.Mechanical Animal
7.The Death Song
8.Evidence
9.If I Was Your Vampire
10.Heart-Shaped Glasses

Genelde dinlediğim şarkıların sözlerine takılmam arkadaşlarım bilir.. Özellikle de öğrenmek istemem ne dediklerini.. Sadece müziği ve sesi hissedebilmek için.. ama işte bazen de bir sözü algılar ve çok merak ederim ne anlatıyor şarkı diye.. sağolsun Witness 2 şarkının da sözlerini benim için tercüme etti :)
işte If I Was Your Vampire in Türkçe meali:

VAMPİRİN OLSAYDIM

Yılbaşı sabahı saat 6
Ne gölge, Ne yansıma burada
Soğuk kucağında uzanmışız yanak yanağa

O kadar yumuşak, o kadar trajik
Bir mezbaha gibi
Bıçağı kalbine yaslıyor ve
seni o kadar seviyorum ki şimdi beni öldürmelisin” diyorsun

Eğer vampirin olsaydım
Ay kadar belli
O zaman öldürmek yerine güneşe kadar birbirimizin olurduk

Eğer vampirin olsaydım
Ölüm kimseyi beklemez
Ellerimi yüzünün karşısında tut
Çünkü sanıyorum vaktimiz geldi

Çatal dilimle gülüşünü parçalıyorum
Kalbin olduğu yerde delik.
Bu kabri beraber yapıyoruz
Ve bunu ben tek başıma doldurmayacağım
Solgunluğun ötesinde
Herşey siyah
Geri dönüş yok

Eğer vampirin olsaydım
Ay kadar belli
O zaman öldürmek yerine güneşe kadar birbirimizin olurduk

Eğer vampirin olsaydım
Ölüm kimseyi beklemez
Ellerimi yüzünün karşısında tut
Çünkü sanıyorum vaktimiz geldi

Kan lekeli çarşaflar kalbinin biçiminde
Bu başladığı yer.. Bu biteceği yer
İşte yine ay geliyor

6:19 ve biliyorum ki hazırım
beni dağdan götür
Sen yanacaksın, ben küllerini yiyeceğim
İmkansız tekerlekler bedenlerimizi tahrik ederken

Eğer vampirin olsaydım
Ay kadar belli
O zaman öldürmek yerine güneşe kadar birbirimizin olurduk

Eğer vampirin olsaydım
Ölüm kimseyi beklemez
Ellerimi yüzünün karşısında tut
Çünkü sanıyorum vaktimiz geldi

Solgunluğun ötesinde
Herşey siyah
Geri dönüş yok

Bu başladığı yer
Bu biteceği yer
İşte yine ay geliyor

Evetttt… o müthiş sesi, o merakla beklenen sahne performansını, o müthiş enerjiyi ve manyak şarkıları kaçırmak istemeyen herkesle 2 temmuz akşamı Kilyosta buluşmak üzere :)

(MARILYN MANSON - IF I WAS YOUR VAMPIRE)

24 Haziran 2007

eski dostlar..


Dün akşam sevgili avukat arkadaşım Leman bendeydi. Onu da Lost manyağı yaptığımdan dolayı :) Lost un 2. sezonu çektik hem.. hem de gecenin geç saatlerine kadar hiç durmadan konuştuk.. ve bol bol da güldük :) benim bu hiç müzik dinlemeyen sevgili arkadaşıma bi de 7.oda nın şarkılarından oluşan cd yi de çektik.. bilemiyorum sevecek mi :)

Leman la tanışmamız 90 lı yılların başlarında oldu.. onun babası ile benim babam köyde beraber büyümüşler.. ve biz çok uzun bir süre Erdek te yaz tatillerimizi birlikte geçirdik.. Leman, kardeşi Nalan, ben ve kardeşim Alkan.. 2 kız daha vardı.. Özlem ve kardeşi Gülşah.. onlarla da aynı şekilde.. sonra ben üniversiteyi okumak için izmire gidince (yaşça en büyük bendim) yavaş yavaş kopmalar başladı.. malum gözden ırak olan gönülden de ırak olma durumları :) farklı şehirlerde okunan okullardı, evlilikti, yaşam mücadelesiydi, çocuktu derken .. artık nadiren görüşebilir hale gelmiştik...

Benim boşanma dolayısıyla ilk önce Leman la görüşmeler birden hız kazandı.. ardında da hepimiz bir araya geldik.. hani eski dostlar; ne kadar uzun zaman görüşemesen bile birbirinin zor günlerinde koşarak yanına gidersin ya.. işte öyle.. eski dost yine eski dost.. aileleri ailemi, kızlar da beni yalnız bırakmadılar sağolsunlar.. (fotoğrafta görülenler soldan sağa: Leman, Özlem, Nalan ve Gülşah) insan böyle zamanlarda yanında gerçekten de arkadaşlarına ihtiyaç duyuyor çoğu zaman.. ve içinde hiçbir art niyet taşımayan, güvendiğin çocukluk arkadaşlarını yanında görmek ayrı bir mutluluk oluyor..
Yeri gelmişken hepsine, bana türlü şekillerde destek olan tüm arkadaşlarıma ve ayrıca da Lemanıma buradan çok çok teşekkür ediyorum..

(R.E.M. - THIS FRIENDLY WORLD)

19 Haziran 2007

kınama..


Tatile gitmeden bir hafta önce küçük hanım hafif bir faranjit geçirmişti.. Tam iyileşmesine fırsat kalmadan tatil günü geldi.. yolculuk.. ardından 2 gün sudan çıkmayınca Pazar akşamı hafif bir ateşlenme başladı.. tabi yanımızda asprin, ağrı kesici, ateş düşürücü gibi basit ilaçlar vardı zaten.. ateş düşürücüyü verince ateş düşüyor ama 5-6 saat sonra yeniden nüksediyor.. ben de bu durumda resepsiyona soruyorum: "doktordan faydalanma durumumuz nedir?".. hemşire ücretsiz.. gerekli görürse doktor çağrılıyor normal vizite ücreti ödeniyor. Tamam deyip Öyküyle hemşire hanıma gidiyoruz. Ben dün geceden beri devam eden seyri anlatıyorum. Ateşini ölçüyor. Doktoru çağıralım diyor. Peki diyorum. Doktor bey geliyor.. anlatıyorum Öykü
Hanımın mazisiyle birlikte hastalık seyrini.. kulağına bakıyor, boğazına bakıyor, sırtını dinliyor: burnun arkasında yoğun geniz akıntısı boğazlarını tahriş etmiş!
Öykünün bebekliğinden beri yaşadığı sorun bu zaten. Öykünün hiç sümükleri akmaz. Bana çekmiş. Hatta kardeşim de bizim gibi. Sanırım genetik bir durum bu?! Ben hayatım boyunca hiç mendil taşıdığımı hatırlamam mesela..
neyse.. burundan sümük olarak akamayan akıntı burnun gerisinden boğaza akar.. bu boğazları kızartır.. denemediğimiz burun damlası, bilumum ilaç kalmadı ama bikaç günlük çözümler dışında şu ana kadar hep aynı. Yaz aylarında 2 ay erdekte deniz suyunu burnuna çeker benim tatlı cadım bu çok rahatlatır işte..
Doktorla konuşuyoruz.. ateşin inatçı olduğunu ilaçla geçici çözümler bulunacağını, ilacın etkisi geçince yine yükseleceğini, bu yüzden de serum takılması gerektiğini söylüyor.. çaresiz evet diyoruz. Kemer'de yararlanabileceğiniz herhangi bir devlet hastanesi falan yok. Ya Antalyaya gideceksiniz 1 saat ya da Kemer'de ki tek özel hastaneye : Anadolu Hastanesine.. otelin zaten anlaşması varmış Anadolu hastanesiyle.. iyi güzel hoş.. gitmeden önce doktora açık açık soruyorum: "bir arkadaşların başına gelmişti, çocuk isal kusma şikayetiyle özel hastaneye gidiyor bir gece yatırıp serum veriyorlar tatil parasından çok hastane parası ödemişler, aynı şey gelmesin başımıza?" diyorum.. yok yok diyor sadece bir serum takarlar o da 3-4 saat sürer diyor, sizi gelip özel araçla alıcaklar otelden, sonra yine bırakıcaklar diyor, bana ücret ödemeyeceksiniz diyor...
güveniyorsun !!! başka seçeneğin de yok zaten.

Araç geliyor otelden alıyor bizi. Hastaneye gidiyoruz. Çocuk uzmanı doktor beyefendi aynı muayeneleri bir daha yapıyor. O da sırtını dinliyor, ateş ölçüyor, kulağına ve boğazına bakıyor.. aynı şeyleri bir kez daha konuşuyoruz. Serum vereceğiz diyor. Odaya çıkıyoruz. Bir daha doktoru görmek ne mümkün. 2 hemşire serum takıyor Öyküye.. ben yatışı kabul ettiğime dair mecburen bir kağıt imzalıyorum.. 3 saat kadar zaman geçiyor.. serum yarılanmadı bile !!! hemşirelere soruyorum ne zaman bitecek diye.. sabaha kadar buradasınız 3 serum takılacakmış size diyor. Hayır diyorum. Doktor öyle demedi. Doktoru bulun falan derken.. doktor bey evine gitmiş. Beni bir türlü aşağıya salmıyorlar!! Tamam biz doktora ulaşırız odanıza gelir falan diyerek sürekli engel oluyorlar.. tam yarım saatten uzun sürüyor doktorun odamıza gelmesi !!! fizandan geldi sanırım. Nöbetçi doktor geliyor.. o öyleydi bu böyleydi biz sabaha kadar kalmayacaktık bize öyle demediler falan filan derken.. doktor baktı ki ben sorun çıkarmaya başlıyorum.. hemşireler yanlış anlamış, doktor bey gitmeden önce bana söylemişti tek serum olduğunu falan diyor nöbetçi doktor bey.. çocuğun ateşinin düşmeye başladığını söyleyip bu serumu da çıkarıp (daha yarılanmadı serum) gidebileceğimizi söylüyor.. işlemler çıkarma falan filan derken bi yarım saat daha geçiyor..
ve aşağıya iniyoruz.. kasaya.. karşıma gelen hesap: 450 ytl !!!!!!!!!!
benim ilk tepki şu: dalga geçiyorsunuz sanırım!!!!!
Ayrıntıyı istiyorum:
80 ytl….. otel doktoru muayene ücreti
80 ytl….. uzman doktor muayene ücreti
60 ytl…… araç servis bedeli
40 ytl…. Odanın 1 saatlik kullanım ücreti
20 ytl….. hemşirenin saatbaşı kontrol ücreti..
………..
gerisini hatırlamıyorum bile.. gözlerim döndü… tuvalet bedeli bile isteyebilirler yani.. hatta tuvalet kağıdı kullanmışsınız falan diye !!!!!
ilginç olan şey ise bu 450 ytl lik hesabın içinde ilaç denen bişey yok !!!!!!! çünkü çocuğa bir ateş düşürücü ilaç bile vermediler..

ben tabi başladım söylenmeye.. utanmıyorsunuz dedim altalta 2 tane muayene ücreti yazmaya. Muayene dediğiniz şey de sırt dinleme kulak boğaz bakma.. doktorunuz doktor olsa hastasını bırakıp eve gitmez zaten. Baştan belliydi sizin ne yapmak istediğiniz.. hemşireler sabah kadar kalacağız diye biliyor.. serum o kadar yavaş veriyorsunuz ki sabah kadar 1 şişe serum bile zor biter. Biz aptal mıyız diye ben açtım ağzı yumdum gözü.
Adam diyor ki: "zaten Türk müşterilerimiz hep böyle sorun çıkarıyorlar"!!!
"e sen sadece bir serum bağlayıp utanmadan insanların önüne 450 ytl hesap çıkarırsan tabiki sorun çıkarır Türk müşteriler" diyorum.. ya bi de ben saftirik gibi sabaha kadar kalsaydım!!!??? Kesin 2000 ytl ücret çıkardı karşıma.. yabancılar bilmez etmez, demek ki Türkiye'de böyleymiş der, öder çaresiz..
bir de diyor ki: biz Türkler sağlığa önem vermiyormuşuuz. Ne alakası var kardeşim.. bak yine sinirlendim yazarken bile.. Ben ki hele ki konu kızımsa en önem verdiğim şey sağlıktır. Ki Öykü doğduğundan beri özel doktora gider aşıları bile özel olmuştur. Ben hayatımda hiç özel hastaneye gitmemiş insan değilim ki…

velhasıl.. ben hiçbir lafın altında kalmayıp böyle tartışınca en son doktor şunu söyledi:" sizi zorla yatırmadık, zorla serum bağlamadık !!!!"
ben de ona aynen şöyle cevap verdim: "150 ytl den bir kuruş fazla para ödemem. Açın davayı. Mahkeme de görüşürüz !!"
böyle deyince birden bi durdular.. "peki" dediler !!!!!!!!!!!!!!!!!!
ben 150 lirayı ödedim. Otele de bıraktılar bizi…

Biliyor musunuz benim her ay maaşımdan 500 ytl civarında ssk primi ödeniyor devlete. Ama ben tatile gittiğim yerde bir çocuk doktoru bulamıyorum. Ve tatile yine ülkemde gidiyorum.
Benden her ay dünya kadar prim alıp da beni özel hastaneye mecbur bırakan devletimizi kınıyorum !!!

Eğer sessiz sakin bir insan olsaydım; beni gözümün içine baka baka kazıklayacak olan, insanları aptal yerine koyan, mahkeme lafını duyunca benim söylediğim ücrete razı olan, küçük oyunlarla oraya gelen hastaları o haldeyken kazıklamaya çalışan Anadolu Hastanesini kınıyorum !!!

Sessiz kalmamanın, itiraz etmenin, gerekirse tehdit etmenin ne kadar da gerekli olduğunu görmüş olmaktan dolayı ne kadar üzüntülü olduğumu paylaşmak istiyorum..

Ve tatil beldelerinde hasta olan ve mecburen özel hastaneye giden herkesi burdan uyarıyorum..

(CREMATORY - TICK TACK)

4 Haziran 2007

Hayat insanın önüne herşeyi getiriyor..
asla başınıza gelmeyeceğini düşündüğünüz hatta emin olduğunuz pek çok şey bir gün tam da başrolüne sizi alarak yaşanıyor..
hayat planlamaya gelmiyor..
hayat büyük konuşmaya gelmiyor..
insan her şeye hazırlıklı olmalı..
savaş büyük.. ve güçlü olan kazanıyor..

Bir yıl önceki yazıma baktım da bugün.. gideceklerinden, beni terk edeceklerinden korktuğum kelimelerin aslında gitmediğini sadece bir valizde saklandıklarını anlayıp valizi açmışım.. ve oynadığım bütün kelimelerimi dökmüşüm ortaya..

Bugün..
valizi açışımdan bir yıl sonra.. dünya yeniden dönüyor..
Bunun üstüne söylenebilecek başka hiç bişey yok..
Üç kelime pek çok şeyi anlatıyor çünkü..
Dünya..
Yeniden..
Dönüyor..

Günlerce beynimin içinde yankılandı bu şarkı.. bana şarkıyı bulup maille gönderen tüm arkadaşlarıma ve ayrıca İzmir’den hoş bir sürpriz yapıp Redd in cd sini gönderen sevgili arkadaşım Şahan’a… ve sevgili fotoğrafçım Can Paçacı'ya 13 fotoğraflık bu güzel seriyi yarattığı için.. ve sevgili Orhan Okay'a fotoğrafları düzenlediği için çok teşekkür ederim.

7.oda her ne kadar karanlık olsa da; içinde tüm renkleri saklar..
sadece herkes göremez renkleri karanlık yüzünden..
bu yüzden serideki en renkli fotoğrafı seçtim:)
işteeeee dünya yeniden dönüyor :



İstemiyor artık canım
Hiç üzülme umrumda değil, hoşçakal derim
Benim için artık bitti
Geri dönmen umrumda değil, hoşçakal derim

Hiç bu kadar acıtmadı
Hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
Önce gözümü bağladın, sonra zamanı yavaşlattın, sonra durdurdun


Dünya Yeniden Dönüyor

Telefonda ağlıyorsun, gözyaşların umrumda değil
Hoşçakal derim
Yan birazcık anla canım, kül olsan da umrumda değil
Hoşçakal derim

Hiç bu kadar acıtmadı
Hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
Önce gözümü bağladın, sonra zamanı yavaşlattın, sonra durdurdun

Dünya yeniden dönüyor

Dön be dünya.. dön be dünya.. daha hızlı dön.. dön be dünya..

Dünya yeniden dönüyor
Dön be dünya..

(REDD - DÜNYA)

3 Haziran 2007

döndüüümm..


  • Kara kız oldum ve döndüm:)
  • Hem deniz hem dağ tatili gibi oldu.. çünkü tatil köyünün içinde bizim kaldığımız ev dağın eteğindeydi..
  • Gündüzleri mezdeke ve bilumum oynak türk şarkısı açan açıkhava havuz dj imiz, akşamüstü çaldığı sting, lorenna mckennit, modern talking ve hatta sevdiğim ve unuttuğum bir sürü eski güzel şarkıyla beni pek bi mutlu etti..
  • Restaurantların olduğu tüm bölümlerde bir hafta boyunca vaya con dios ve çok sevdiğim karşı pencere filminin soundtracki çaldı..
  • Yanıma okumak için 3 kitap almama rağmen sadece bir tane okuyabildim !! Sevgili iş arkadaşım Ebru’nun yılbaşı hediyesi olan Livaneli’nin son kitabı “Leyla’nın Evi” ni okudum. Güzeldi.. çok sevdim.. bir sürü kelimenin altını çizdim. Ayrı bir postta bu kitaba mutlaka değineceğim.. Diğer iki kitap ilk okunacaklar listemde. Nasıl olsa temmuzda Erdek turlarım başlayacak. O zaman tüm kitaplarımı okuyacağımı umuyorum :)
  • Tatil yerlerinde hasta olmayın.. ssk nın olmadığı küçük bir beldedeyseniz sadece ateş düşürmek için bile özel hastaneye gitmek zorunda kalıp sizi bi güzel kazıklamalarını seyredebilirsiniz.. veya benim gibi dişinizi gösterip söylenilen rakamın çok çok azını ödeyip kurtulursunuz.. bunu da ayrı bir postta hastaneyi kınayarak detaylı olarak nasıl kazık atmaya çalıştıklarını anlatacağım..
  • Deveye bindim.. hiç de aşağıdan göründüğü gibi değilmiş.. o ne kadar yüksek bir hayvanmış yauf !!
  • Bol bol uyudum..
  • Kızımla bir dakika bile ayrılmadan 10 gün geçirdim.. ki minik cadımın maceralarını da 1.oda da anlatacağım.. okuduğu kitapları, annesini bindiremediği su kaydıraklarında tek başına nasıl kaydığını, neredeyse benden daha iyi yüzdüğünü..
  • Kemerin denizini sevmedim.. çakılları insanın ayağını çok acıtıyor.. ah ah plaj konusunda çeşme ılıcalar ın üstüne yok sanırım Türkiye de..
  • Otelin yüzde doksanı Rus idi.. o nasıl bir yemek!!! O nasıl bir içmek !!! vücutlarında kaçar tane mide var anlayamıyorum !!! bu oteldeki Ruslar geçen yıl gittiğimiz side dekilere göre çok çok daha kültürlüydüler.. çoğu aileydi.. kadınların hepsi benim gibi zayıf hatta benden daha zayıf ama hiç abartmıyorum benim 7-8 katım kadar yemek yiyiyorlar!!!! Cidden nasıl bir mide var!! Ve içmek de aynı şekilde.. benim bir yıl boyunca sarhoş gezmemi sağlayacak alkolü bir günde tüketiyorlar !! otelin Ruslardan para kazanabildiğini sanmıyorum :) kesinlikle zarar ediyordur :)
    Ruslar hakkındaki bu seneki genel izlenimim: kadınların hepsi istisnasız çok bakımlı !! saçından kıyafetine duruşuna kadar.. vücutlar mükemmel !! erkekler çocuklarla daha çok ilgileniyorlar.. kadınlar güneşleniyor :) kadın erkek çocuk deli gibi yiyip içiyorlar.. gürültüsüz eğleniyorlar.. kimse kimseye sarkmıyor !!! ağlayan çocuk hiç görmedim..
  • ultra herşey dahil gidip bir damla alkol almadan geri döndüm :)
  • 400 kadar fotoğraf çekmişim ama bunun 300 kadarı öykü :))) fotoğrafçıların deyimiyle sadece "aile fotoğrafı" çektim :)
  • tepesinden bulutun hiç eksik olmadığı dağı çok sevdim..
  • toroslara mutlaka fotoğraf çekim gezisine gidilmeli dedim yol boyunca..
  • anne kız tatil çok keyifliymiş.. hiçbir gerginlik ve sorun yaşamadan ve çok eğlenerek tatilimizi bitirdik..
  • yolculukları da tatili de seviyorum :)
  • darısı herkesin başına :)

(STING - ENGLISHMAN IN NEW YORK)