4 Mayıs 2010

Bu yazı El Secreto de Sus Ojos filmi hakkında detay bilgi içerir.

Fragman
.


YANN TIERSEN - A SECRET PLACE


21 Haziran 1974.. Ricardo Morales'in Liliana Colotto ile kahvaltı yaptıkları son gündü. O sabahı kalan ömrü boyunca bütün ayrıntılarıyla hatırlayacaktı. İlk tatilleri için yaptıkları planı.. Öksürüğünü kesmesi için içtiği limonlu çayı.. İçine her zamanki gibi yarım küp şeker atışını.. İlk ve son kez tattığı o nefis üzüm reçelini.. Geceliğindeki çiçek desenlerini.. Ve özellikle de gülüşünü..
Gündoğumu kadar güzel bir gülüştü.. Gün ışığı sol yanağıyla harman oluyordu...




Juan Jose Campanella'nın büyük bir ustalıkla yönettiği The Secret in Their Eyes, yeni emekli olmuş bir sorgu müfettişinin roman yazmaya karar vermesi sonucunda telli çizgili defterine yukarıdaki satırları dökülmesi ile başlıyor. Yazdıklarını karalıyor, yeniden yazıyor, onları da karalıyor.. Ne anlatacağını bildiği ama nereden başlayacağını bilemediği bir hikaye var çünkü aklında.. Kendi hikayesi.. Ve onu 25 yıl önce derinden etkileyen, etkisinden kurtulamadığı ve hayatının büyük ölçüde şekillenmesine yol açan bir tecavüz-cinayet vakası.. Yıllardır sevmekten vazgeçmediği kadına soruyor: "Ama nereden başlamalı?" diye.. "En iyi hatırladığın yerden" diyor kadın.. "En iyi hangi kısım hatırındaysa.. başlaman gereken yer orası olmalı."


Filmin daha şimdiden IMDB'nin en iyi 250 filmi arasına girmesi, 9 a yaklaşan puanı ve En İyi Yabancı Film Oscarı dahil aldığı pek çok ödülleri düşünürseniz, bu filmi izlemenin nasıl bir sinema şöleni ile karşılaşmak olduğunu tahmin edebilirsiniz.


Uzun süresine ve sakin ilerleyişine rağmen öyle derinden etkiliyor ki film sizi..
Öyle içinizi yakıyor ki Morales'in aşkı, öyle şaşırtıyor ki sizi kararlılığı..
Film süresince asla tahmin edemediğiniz öyle şok edici bir final bekliyor ki sonunda sizi, yerinize mıhlanıp kalıyorsunuz..
İzlediğim en iyi intikam filmleri sıralamamda kesinlikle ilk 3 e girer.
Neredeyse yok yok filmde..
Arjantinin o dönemdeki adalet sistemini de apaçık ederken bir yandan film, diğer yandan odağına Aşk, cinayet, dram, geç kalınmışlık, acı, sabır, yitiriş, intikam ve en çok da tutkuyu alıyor..
Ve üstüne basa basa söylüyor filmin her karesi: Bir gün bize kalan tek şey sadece hatıralar olacak !! 
Ben aylar önce bilgisayardan izlememe rağmen bu haftasonu Ankarada sinemada yeniden izledim, yeniden keyif aldım, daha çok sevdim.
Gözlerindeki Sır anlatılamayacak kadar çok detaylarla, sorularla, cevaplarla dolu ama bizim sinemadan çıktığımızda arkadaşımla ilk yorumlarımız 4 soru etrafında toplanmıştı..



Soru-1: Adamın ..olay kapandıktan sonra.. onca yıl sonra yani.. geriye dönüşü.. kadın için miydi? yaşlılığın getirdiği son bir anlamlı iş yapma çabası mı?
Cevap-1S:
Adam, kadının özlemiyle doluydu.. içinde eksik kalmış bir hikayeyle birlikte.. içinde burukluk bırakmış bu hikaye kadınla birleşen bir hikayeydi.. yaşlıydı.. son kozunu iyi oynamalıydı.. ama adamın tecavüz-cinayeti bu kadar düşünmüş olduğunu zannetmiyorum.. yoksa aradan bunca yılın geçmesini beklemezdi..
Cevap-1F:
Bomboş yaşanmış bir hayatın ve yalnızlığın sorgulamasındayken.. hayatına geç de olsa bir doluluk katma, boşluğa bir taş atma düşüncesiyle yazmaya karar veriyor adam..
kadını hiç unutmamış, hep sevmiş olsa da, çoktan vazgeçmişti çünkü.. istemek başka bir şey.. insan bazen çok istediği şeylerden nasıl da vazgçeiyor değil mi şartları düşünerek !
fakat adamın eskiden kadına hiç açılamadığını düşünürsek, bence asıl tetikleyici sebep bu.. belki de adamın asıl amacı.. ölmeden önce, yani çok geç olmadan kadına bir kez bile olsa "sevdiğini anlatabilmekti". yıllar önce sevdiğini söyleyemeyip tutamadığı ellerini bir kez tutup, "ben de seni çok sevmiştim" demek !
neden o vakayı kitabına konu seçti.. çünkü o vakanın gerçekleştiği sıralarda adam platonik olarak tutulmaya başlamıştı kadına.. dava sürecinde gelişti sevdası.. ve bu dava yüzünden o şehri de kadını da terketme zorunda kaldı.. en sevdiği arkadaşını da yitirdi..
bu davayı adam yıllarca düşünmemiş evet.. aksine hep düşünmekten bile kaçtığını düşünüyorum ben. arkadaşının mezarına bir kez bile gitmemesi bunu gösteriyordu..
adam yıllarca kaçtı.. ve bomboş bir hayat yaşadığını ne yazık ki geç anladı.. 


Soru-2: Kadın ..yargıç.. adamı neden sevdi anlayamıyoruz.. adam için kadın.. bir üst statüde.. daha güzel, daha genç.. saygın.. ama ya kadın için adam ? ..
Cevap-2S:
Kadın.. adamın tutkusunu sevdi.. kimse onu öyle sevmezdi.. kadınlar eninde sonunda.. sadece kendilerini en çok seven.. en tutkuyla bekleyen ya da arayanı seçer sonucunu da çıkartabiliriz buradan..!
Cevap 2F: Evet bence de durum böyle.. ama kadın erkek olarak ayrım yapmayı gereksiz buluyorum.. Kim kendisini umursamayan ama gerçekten umursamayan birine tutkuyla sarılabilir ki ? kadın erkekte kendini gördüğü sürece devam eder.. erkeğin kadına olan tutkusunun söndüğünü gördüğü anda gözlerinde, kelimelerinde... kendini erkekte nasıl tamamlamaya devam edebilir ki ??
ya da erkek?? kadının gözlerinde o tutkuyu görmediği gün, kadından artık ne alabilecek ? kendini nasıl bütünleyebilecek ki ??
bu yüzden herkes eninde sonunda kendini en çok seveni ..en çok sever..


Soru-3: Karısı öldürülen koca.. neden hiç otobüs terminaline gitmedi ? birinde bulamadıysa.. diğerinde.. diğerinde.. sürekli sürüklenmeli değil miydi? aklına otobüsün gelmemesinin özel bir nedeni olabilir mi? adamı ne kadar tanıyordu ki.. sadece trenle seyahat ettiği fikrine kapıldı ?
Cevap-3S:
Adam bir sabite girmişti.. herkesin yolunun eninde sonunda hep otobüs terminallerinden geçmeyeceğini.. bir kez bile olsa.. tren garına uğrayacağını düşünüyordu.. yani oradan oraya sürüklenmedeki orantısı güç.. denk gelme oranındansa.. binde bir oranı sabırla bekledi.. bu da ne kadar kararlı olduğunun bir ifadesi.. hayatımın sonuna kadar mutlaka ona bir şekilde rastlıycam..
Cevap-3F:
Belki o şehirdeki ulaşım güzergahında trenin payı çok çok daha büyük otobüse göre.. şimdi bizim ülkemize göre otobüs daha yaygın bir toplu taşıma aracı olabilir ama belki de Arjantin de durum farklı? belki de ana araçlar trenler ?? otobüsler az kullanılan şeyler..
ama evet ne kadar kararlı olduğunun bir ifadesiydi orada verilen dediğin gibi ! ve böyle bir adamın, katil serbest bırakıldıktan sonra vazgeçip geçmeyeceğini daha o noktada sorgulatıyordu seyirciye.. bunları yapan bu kararlı koca nasıl olur da adam serbest kalınca yapacak bir şey yok deyip kenara çekilebilir??


Soru-4:
Sandoval.. neden "Espsoito benim" dedi.. neden ? tutkusu arkadaşlığımıydı ki kendini feda etti.. hayatının anlamsız olduğunu mu düşünüyordu.. ben değilim dese kurtulabilir miydi? tek tutkusu olan sarhoş olmaktan mahrumiyeti neden seçti?
Cevap-4S:
Çünkü.. Esposito onun için çok şeyden vazgeçti.. onun hataları yüzünden en değer verdiklerini kaybetmeyle (işini.. aşkını belki de böylece) karşı karşıya kaldı.. Sandoval bir bedel ödedi.. Bazen en sağlam tutkular bile.. bu tip fedakarlıklardan dolayı.. vazgeçilebilir olabilir mi..? yani soru.. tutku mu.. arkadaşlık mı? ise.. cevap ne olurdu!?
Cevap 4F:
Tutku, arkadaşlık duygsundan daha güçlü bence !
sanırım "Esposito ben değilim" deseydi de öldürülecekti ve bunu biliyordu.. adamlar "ha iyi madem sen değilsin eyvallah" deyip çıkıp gitmeyeceklerdi.. o sarhoş kafayla çok derin düşünerek bir seçim yaptığını sanmıyorum.. bence o anda tek düşündüğü.. nasıl olsa ölecek, bari arkadaşını da kurtarsın ölürken ve ilk defa o da arkadaşı için bir şey yapmış olsun !


Filmde beni fazlasıyla etkileyen sahneler öyle çok ki.. Hepsini yazmaya kalksam filmin tamamını yazmam gerekecek..Ama şu son zamanlarda üzerinde sürekli düşündüğüm konu vardı ya hani: Hafızanın Oyunları.. Yine onunla bağlantılı bir sahneyi anlatayım..



Karısının öldürülmesinin üzerinden bir yıl geçmiştir, katil bilinmesine rağmen bulunamamıştır. Ricardo her akşam işten çıktıktan sonra bütün akşamını bir istasyonda geçirmektedir. Ve eninde sonunda katilin o istasyondan geçeceğine inanmaktadır. Başkahramanımız Müfettiş Esposito bir akşam oradan geçerken görür Ricardoyu ve yanına oturup sohbet eder, onun bir yıldır her akşamını istasyonda geçirdiğini öğrenir. Karısının öldüğü gün, adam için zaman sonsuza dek durmuş gibidir. Konuşmanın sonuna doğru Ricardo:"En kötü kısmı ise onu unutmaya başladım. Her gün onu hatırlamak için kendimi zorlamam gerekiyor. Öldürüldüğü gün Liliana bana limonlu çay yapmıştı. Gece boyu öksürmüştüm ve çayın iyi geleceğini söylemişti. Bak işte, böyle aptalca şeyleri hatırlıyorum. Sonra içime bir şüphe düşüyor: Çaya kattığı limon muydu yoksa bal mıydı diye. Bunun bir hatıra mı.. yoksa hatıranın hatırası mı olduğunu bilmiyorum."


Hiç bir gücün aşındırıp eskitemediği bir aşkı izliyorsunuz kare kare..
Sabrı.. İnanışı.. Vazgeçmeyişi ..


Evet.. Bir gün elimizde sadece hatıralarımız kalacak.. Dikkatli seçmeli..
Bize kalan gerçekten sadece hatıralar olacak.. Bari iyilerinden seçmeli..


Filmde birbirine örtüşmeyen şey yoktu..
Verilen her kuşkuya bir cevap.. her kareye bir dikdörtgen vardı..
Merakın ritmini aynen devam ettirmesi çok başarılı..
Ve tempoyu en üste vurduğunda.. filmin asıl anlatmak istediğini.. "tutkuyu takip et sonuca ulaşırsınmesajını çok açık verdiğini görebiliriz..


"Tutku tutkudur. Bir erkek her şeyini değiştirebilir. Yüzünü, evini, ailesini, sevgilisini, karısını, dinini, tanrısını.. Değiştiremeyeceği tek şey var.. Tutkularını değiştiremez."


Ve son olarak.. şunu söylemek istiyorum..
Bazen hayatımızdaki tek eksik, bir harftir.!
Yıllar önce kaybettiğimiz bir harf..
O harfi yeniden bulabilirseniz.. Hayatınızdaki bütün boşluklar dolar..
O harf gelir ve bütün boşluklarınızı bir bir doldurur..
Ve tüm Korkuları yener Sevmek..
te mo (korkuyorum)
teAmo (seviyorum)

15 yorum:

baha dedi ki...

cok cok cok iyi bir film. yazi da oyle :)

Evren - Sahne dedi ki...

Muthiş bir yazı.

Adsız dedi ki...

film kesin izlenecek! Sevmek korkuları bitirir mi gerçekten Yüreğimizde biriken bunca korku biter mi...

banu dedi ki...

film tek kelimeyle süperdi hatta süper bile eksik kalıyo ifade etmek için.izlemeye başladığında yerinden su içmek için bile kalkmıyosun.eee böle bi filmede böle bi yazı yakışırdı.
tekrar izlicem :)) hemde hemen
istanbul ve ankara şanslısınız umarım bursayada gelir..

Benim Hayatim dedi ki...

Benzer sorular sizinde aklınızda doluşmuş :) Irene'nin gösterdiği cesareti kendinde bulamadığı için çok kızdım. Ama her zaman kadın değil midir cesur olan?

Film bitmese birlikte oldukları anları da izleyebilsem diye içimden geçirdim.

Gerçekten sevince mi? Kavuşamayınca mı aşk bitmiyor?

Evren dedi ki...

sen filmler hakkında detaylar içeren yazılar yaz... filme dair herkes tarafından bir çırpıda okunamayacak satırları oku, hani alt metinleri, gizlenmiş ve ancak dikkatli seyircilerle çözülecek ve sorular sor ve cevaplar ver ve ben o sorulara kendi cevaplarımı verirken gülümseyeyim içten içe...

Aaron dedi ki...

Tutkuyu her açıdan anlatabilen başka bir film varmıdır. sanmıyorum...

Tutku , bir fotoğrafta aynı bakış açısı ile aynı tutkuyu taşıyan iki adamın birisini katil , diğerini sevdiği kadın uğruna bir vazgeçen yapabilir...

Tutku , tüm serveti , iyi bir hayatı , kendine sunulan anlayışlı bir eşi, mevkiyi , hayatın sunduğu tüm armağanları yoksaydırdatabilir insana...

Tutku , Bir adamın hayatını intikam duygusu için harcamasına sebep olabilir. Bir kadına karşı duyduğu tutkunun yerini alır bu intikam duygusu... Üstelik Kadın silinirken yavaş yavaş gözünün önünden

Tutku , kötü bir alışkanlığa tutku duyabilirsiniz. bu sizi kötü biri yapmaz.

Tutku , taraftarı olduğunuz takım , fotoğraf çekmek , resim yapmak , kitap okumak yada sinema tutkunuz olabilir. Heveslerden farklı bir biçimde , kaçamadığınız yoksayamadığınız...

Tutku , Tutkulu bir arkadaşlıkta olabilir pek tabiki , siz arkadaşınız tutku ile bağlı olmayabilirsiniz. Onun hayatını düzene sokmak , belkide evine bağlamak , iyi bir hayat sunmak ona bir tutkunuz olabilir...

filmde tüm bunlar farklı dilden anlatılmıştı , çeşitleri ile farklılıkları ile ... Kesinlikle izlediklerim içinde ilk 20'ye koyacaklarımdan.. ilk 10'u zorlayacaklardan

hepsinin ötesinde filminde ki bir sahne bir diolog şimdiden unutulmayacakların arasına girdi benim için ...

- Lütfen ona benimle konuşmasını söyle
- .....

'' pisikopat acımasız bir katilin çaresizlik içinde ki son çırpınışlarıdır bu son sessizlik ''

Karanlıklar Riders dedi ki...

filmi izledim konusu o kadar ilginç ki kelimelerle anlatılmaz ve tutkuyu şimdi anlıyorum benim tutkum sevgiymiş onu anladım en çok intikamını sevdim müebbet hapis ve bir tek kelime konuşmadan 25 yıl filmin finali inanılmazdı '' ne olur ona söyle bari benimle konuşsun '' içime işledi sanki intikamı ben almıştım sanki benim intikam modelim işlenmişti...

filmden sonra hiç kimseyle konuşasım gelmedi sessizce ağladım ...

Adsız dedi ki...

ben geçen ay izlediğim filmler kısmında görünce dikkatimi çekti imdb puanı vs.. izledim bu yazıyı da sabırsızlıkla belkiyordum :) güzel olmuş..
sevmek korkuları bitirir de yeni korkular endişeler yaratmaz mı ? ama sevdikten sonra bunları yaşamanın tadı da güzel değil mi ?
kalın sağlıcakla..

cinar dedi ki...

hem senin hem Benim Hayatım'ın blogunda gördüğümde adam ve afiş çok tanıdık geldi ama filmi hatırlayamadım. meğer ilk dakikalarında uyuyakalmışım (Eşime sordum). sonradan seyrederim genelde yarım bıraktığım filmleri ama bunu unutmuşum demek ki :) demek çok şey kaçırmışım. bir daha deneyeyim o zaman :))

Hayalbemol dedi ki...

Bu yorumunu belki 3. kez okuyorum :) Çünkü yorumlama ve açıklama tarzını beğeniyorum. Film gerçekten birçok anlamda seyir zevkini doyuruyor.

UÇAR dedi ki...

Sorduğun için yazıyorum, film için seçtiğin şarkı A SECRET PLACE (YANN TIERSEN)... şeklen uyum sağlıyor. ama şarkıyı beğendiğimi söyleyemem, bunun için rüşvet lazım :)) Bunu yazarken aklıma Johnny Deep'in oynadığı Secret Window geldi birden, ne alaka ama geldi işte. O da ne güzel bir filmdi....

Filmin süresinin uzun olması ve ağır ilerleyen bir film olması ve de alt yazıların çok hızlı ilerliyor olması (ispanyolca çok hızlı kardeşim) konsantrasyon açısından zorluk yaratıyor...

Aslında film benim için fazla lirik. Ama bu filmdeki en önemli husus, içinde bir sır ve gizem barındırıyor olması. Filmin gidişatına bakarak böyle bir sonu asla beklemiyorsun. Ölen kadının kocasının intikamını alış biçimi şapka çıkartılır cinsten. Belki de hepimiz, aslında müfettişe anlatmış olduğu diğer senaryoyu, yani aracın bagajında 4 kurşunla öldürmüş olmasını tercih ederdik. Neden, çünkü daha zahmetsiz, daha çabuk ve intikam ancak böyle alınırı düşündüğümüz için. Adam ağzına kadar dolmuş kardeşim, bu sayede daha rahat BOŞALABİLECEKTİR :)) Adamın yaptığı büyük sabır işi. Gerçekten böyle bir sonla karşılaşmayı hiç ummuyordum. Bir filmde beni etkileyen en önemli unsur senaryonun zekası.

Müfettiş ve kadının aşkına gelince: Müfettiş, kadınla birlikte olmayı neden becerememiştir. Gerçekten sevmemektemidir, yoksa kadının başka birini istiyor olmasıyla birlikte onun seçimlerine saygı duyduğundan mıdır geri duruşu, yoksa KORKUYOR MUDUR? Onu yeterince mutlu edemeyeceğinden mi korkmaktadır?.. Müfettiş 25 yıl sonra bu vakanın defterini tekrar açarken aslında adaletimidir düşündüğü, yoksa geçmişte bırakmak zorunda olduğu ama aslında bırakmak istemediği aşkı için kendini sorguladığından mı bu maceraya takrar girişmiştir. Bence müfettişin yaptığı en güzel iş kendini sorgulamak olmuş. (mesleki alışkanlığını kendisi için kullanmış :)) ) ve sonunda tutkuyla istediği aşkına geç de olsa kavuşmuş. Korkusu sonunda sevgiye dönüşmüş. (temo-teAmo). Kadının gözlerine değinmeden geçmek haksızlık olur. Ne şahane gözlerdir onlar öyle. Kadının güzel olduğunu söylemek güç ama gözler... Bu filmdeki güzel kadın maalesef ölen kadın. Fiziği ve ten rengiyle mükemmel diyebiliriz.

Sonuç olarak: değişik ve güzel bir aşk hikayesi, tutkuların hayatımızdaki önemli rolü ve İNTİKAM...

Filmde dikkatimi çeken başka şeyler;

* Hemen başındaki sahnede istasyonun bir yerinde sanıyorum 7 yazıyor olması gözümden kaçmadı ve hemen aklımdan "Fatoş yoksa bu filmi bunun için mi seçti" diye düşündüm. :)))

* Embesil kelimesinin ispanyolcadan dilimize geçmiş olma ihtimali çok yüksek :))

* "Tekel bayisi" çevirisi çok komik olmuş

* temo --> teAmo (korkunun sevgiye dönüşümü)

İyi bir anlatıcı olmadığımı söylemem lazım. Elimden geldiğince aktarmaya çalıştım.

Yasmin dedi ki...

yazını çok beğendim yine ;)

Alp Aydın dedi ki...

Filmini şimdi izledim. Müziklerini dinliyorum. İyi bir sarsıntıydı. Çok sağol.

gordeslideniro dedi ki...

Ağır ilerleyen yapısına rağmen kesinlikle insanı derinden yoklayan ve sarsmayı başaran bir film. Sinema tutkunlarının, insanların tutkularını irdeleyen bu filmi kaçırmayacağını düşünüyorum.