28 Eylül 2011



ANATHEMA - Anyone, Anywhere


o zaman sorular bitti Marcel
cevapsız kalabiliriz kocaman ölümlerimizle
kapanmayı bekleyen göl vakitlerinde
fazlalığın eksik tohumlarını örte örte
gözlerini kısıp nefesini tutmuş
yağmur öncelerini koklamış kendini kaybedişlerde
bir postacının her kapıda düşündüğü neyse
lanetli bir zil sesi gibi susmuş içindeki öfkeyle
yaşayabiliriz gözleri ışıklı bir günün seyrinde
küçük küçük saklanarak korkularımızın içinde..


o zaman cevaplar bitti Marcel
düşsek bile gözlerinden saklananlarla
susuşların, öfkelerin
ve çivi çakılmış kemiklerin içinden
dilimiz kurudu cevapların tükenişinden
sesin bütün alıcıları bozar karanlıkta
gider ve kaybolur büyük böceklerin izleri yoklukta
dikenleri sivrilmiş bilerek sokulmaktan
kalmıyor yaramazlığı dönüyor susamuş kan çanağına..


-Yedinci Oda-

14 Eylül 2011



Till Lindeman & Richard Kruspe - Schtiel


Orijinal Adı: Eastern Promises
Yönetmen: David Cronenberg
Yıl: 2007
Başlangıç sahnesi: Eş zamanlı gerçekleşen bir doğum ve bir ölüm.
Hikaye: Bu iki olayı birbirine bağlayan, şiddet merkezli bir polisiye/gerilim.
Yer : Londra
Karakterler:
Anna (Naomi Watts): Bir hastanede çalışan Rus asıllı ebe.
Semyon (Armin Mueller-Stahl): Londra’da bir restaurant sahibi. Londra’daki Rus mafyasının içinde.
Kirill (Vincent Cassel): Semyon’ın oğlu.
Nikolai (Viggo Mortensen): Semyon ve Kirill’in özel şoförü ve kirli işlerini halleden Rus.


Bizi ilgilendirmeyen işlere burnumuzu sokmaya bayılırız çoğumuz.. Yardım amacıyla karışsak da bu bizi ilgilendirmeyen olaylara, bazen öyle şeyler olur ki, yardım edemediğimiz gibi başımıza bir sürü de çorap öreriz.. Neyse ki Cronenberg’in filminde en azından yardım amacı gerçekleşiyor..



Yazının devamı Eastern Promises hakkında detay bilgi içerir.

Anna, hastaneye ölmek üzereyken gelen hamile genç kızın doğumuna giriyor, bebek doğuyor, anne ölüyor.. Ölen annenin kim olduğu bilinmediği gibi yakını da olmadığından bebek yetimhaneye gönderilecekken, Anna genç annenin üzerinden çıkan tek şey olan küçük günlüğünü gizlice alıyor. Amacı bebeği verebileceği akrabalarını bulmak. Fakat bir sorun var günlük Rusça. Ve Anna her ne kadar baba tarafından Rus asıllı olsa da Rusça bilmiyor.. Bir yandan tercüme etmesi için amcasını ikna etmeye çalışırken, bir yandan da günlüğün içinden çıkan bir restaurantın kartvizitin peşine düşüyor ve restauranta gidiyor. Burada devreye muhteşem bir oyunculuk sergileyen Semyon giriyor. Anna saf gibi her şeyi anlatıyor, günlükten bahsediyor. Ve böylece bizim Londradaki Rus mafyasına mensub bu tehlikeli adamlar günlüğün peşine düşüyor. Hem günlüğü, hem de günlükten haberi olan insanları yok etmek üzere.. Bu iş için de zaman zaman şoför Nikolai görevlendiriliyor.

David Cronenberg, şiddet ve iç hesaplaşma olgusunu aynı kazanda pişiriyor. Bunu da Viggo’nun hayat verdiği Nikolai karakteri üzerinden yapıyor. Çalıştığı suç örgütünün iç yüzünü keşfeden Nikolai’nin aileye sadakati azalıyor ve Anna’yı korumaya başlıyor.


Kirill, babası Semyon’un güçlü egosu altında ezilen bir karakter. Çocukluğundan itibaren babasının büyük bir soğukkanlılıkla uyguladığı şiddete pek çok kez tanık olmuş ve büyüdüğünde de kendisini ifade edebilmek için O da şiddete yönelmiş bir karakter. Eşcinselliğini bastırmış, ezikliğini örtbas etmek ve kendisini ispatlayabilmek için şiddeti abartılı boyutlarda kullanmış bir karakter. Onun bu hale gelmesinde, babası tarafından ısrarla kabul edilmemesinin önemi büyük. Ve Cronenberg bu anlatımları çok iyi yerleştirmiş filme. Sömürmeden, dozunda işlemiş konuyu.

Şark Vaatleri, şiddeti bir şok unsuru olarak kullanmıyor. Her şiddet sahnesi öncesinde “ben geliyorum” diyor. Film grafiksel olarak çok şiddet içerse de tüm şiddet sahneleri soğukkanlı. Bu da seyirciyle şiddet arasında hep bir mesafe olmasını sağlıyor. Cronenberg; erkek egosunu, erkekler arasındaki ilişkileri, ataerkil bir düzen içinde şiddetin giderek meşrulaşmasını, hatta şiddetin bir nevi kendini ifade etme şekline dönüşmesini anlatıyor bu filmde. Bu anlatımın en güzel örneklerinden birini de Viggo’nun saunada çıplak dövüştüğü o uzun kavga sahnesinde sergiliyor. Filmin unutulmaz bir sahnesi olarak da hafızamıza kazınıyor. (bu sahnede dublör kullanılmadığı söyleniyor)

Filmin en zayıf yanı kadın karakter. Cronenberg erkeklerin dünyasının ve şiddeti bu kadar iyi anlatırken Anna karakterini o kadar zayıf bırakmış ki. Anna, hikayenin işleyişinde kilidi açan anahtar unsur olmasına rağmen, karakterin bu derece pasif kalması ve üzerine Naomi’nin motivasyonunun da tam olarak inandırıcılık taşımaması filme zarar veriyor. Kadın karakterin yeterince iyi işlenememiş olması büyük bir gölge aslında filmin üzerinde.

Filmin bazı yerlerin de Türkler de mevcut. Çünkü Londra’daki Rus mafyasının içerisinde Türkler de var. Hatta zaman zaman filmde Türkçe konuşmalar dahi var !

Belirtmeden olmaz.. Rus mafyasında dövmeler; bedene işlenmiş özgeçmiş gibi. Dövmenin şeklinden, vücuttu yapıldığı bölgeye kadar, her şeyin bir anlamı var. Öyle kafana estiği gibi, istediğin yere istediğin dövmeyi yaptıramazsın. Bir adamın vücudundaki dövmelere bakarak; onun hangi örgüte mensup olduğunu, hangi mertebede olduğunu, hangi suçları işlediğini, güvenilip güvenilmeyeceğini .. pek çok şeyi anlayabilirsiniz.

Vücudunuzun herhangi bir yerine dövme yaptırırken dikkat edin!! Özellikle yolunuz Rusya'ya düşecekse :))

4 Eylül 2011

Göç



DAVID DRAIMAN - FORSAKEN


göç mevsimi gelmiş..
bütün göçmen kuşlardan önce havalanıyor içimdeki kuşlar..
kanat sesleri canımı acıtıyor..
üstelik bu kez onları yatıştıracak, kalmalarını sağlayacak sıcak kelimelerim de yok elimde..
gitmesinler istiyorum sadece..
sadece gitmesinler..
herbirine bir umudumu dikmiştim..
herbirinin kanatlarının arasına usulca yerleştirmiştim gelecek güzel günlerin hayallerini..
şimdi içimde sadece kanat sesleri..
bu kez kopan değil uçan kanatlar acıtıyor yüreğimi..
selam olsun sana Daidalos..
göç mevsimi gelmiş..
içimdeki bütün umut kuşlarım havalanıyor..
hepsi bir anda terk ediyor..
durduracak gücüm yok..
balmumunu eritecek güneş yok..
hava ağır..
hava topyekun sessiz bir dehşette..
kuşlar uçuyor..
kuşlar göçüyor..
ve gözlerim kapanıyor..


Bursa Fotoğraf İmece Topluluğu'nun "Griye Veda Renklere Merhaba" Projesinin 19. etap sergisi Bursa Şehit Jandarma Asteğmen Zeki Burak Okay Lisesi'nde 28 Şubat 2011 Pazartesi günü, saat 10:00'da yapılan törende Yıldırım İlçe Milli Eğitim Müdürü Sn. Sebahattin Gençel’in, Okul Müdürü Sn. Hasan Seçkin ve Burfot Adına Sn. Koray Türkay’ın yaptığı konuşmalardan sonra, Okul tarafından teşekkürler plaketi BURFOT adına Koray Türkay tarafından kabul edildi. Daha nice okulların renklenmesi adına, nice projelere..