30 Kasım 2012



Cem Karaca - Çok Yorgunum



Çok yorgunum 
Beni bekleme kaptan 
Seyir defterini başkası yazsın 
Çınarlı kubbeli mavi bir liman 
Beni o limana çıkaramazsın 
Çok yorgunum


Şiir: Nazım Hikmet
Şarkı: Cem Karaca


27 Kasım 2012



DORO - White Wedding 


An’ı ölümsüzleştirmektir fotoğraf..

Anları sonsuza kadar dondurmak.. 

Yıllar sonra o fotoğraf karesine bakıp o günü anımsayabilmektir hayat bazen de.. 


Hayat hızla akıp gidiyor, her şey değişiyor.. Zevklerimiz, beğenilerimiz, isteklerimiz, hayallerimiz.. Her şey sonsuz bir hızla değişiyor ve gelişiyor.. En büyük tetikleyicilerden biri de teknoloji.. Teknoloji her şeyi inanılmaz hızlı bir şekilde ilerletiyor.. Eskiden “fotoğraf çekilmek” demek; özel günlerde stüdyoya gidip poz vermek demekti büyük bir heyecanla.. Çok az kişinin fotoğraf makinesi vardı ve ancak onların fotoğraf çekilmek yerine “fotoğraf çekmek” diye bir tanımlaması mevcuttu.. Makine de, film de pahalı ve zor bulunan şeylerdi..


Zaman ilerledi, fotoğraf makinesine sahip olan insan sayısı hızla arttı.. Ve artık fotoğraf çekmek pek çok insanın yemek yemek gibi doğal bir güdüsü haline geldi.. Zaman ilerledi.. Artık stüdyoya kapanıp, bomboş bir ortamda ışıklara bakarak poz vermenin devri kapandı.. Düz bir fonun önünde nefesinizi tutarak ve kıpırdamayarak vereceğiniz birkaç pozun devri kapandı.. Artık bu şekilde çekildiğiniz fotoğrafların ardına yapay ormanlar, şelaleler koyma devri kapandı.. Şimdi doğaya inmenin vaktidir.. Yanınıza sevdiğiniz bir fotoğrafçınızı alıp güle oynaya poz vermenin vaktidir.. İstiyorsanız bir denizin dibinde, istiyorsanız bir ormanın içinde, istiyorsanız bir uçurumun kenarında.. Nefesinizi tutmaya gerek kalmadan, sıkılmadan, gerilmeden.. Kahkaha atarak, sohbet ederek, birkaç pozla sınırlı kalmadan dilediğinizce tadını çıkarma vaktidir fotoğraflarınıza model olmanın..


Kuşkusuz insanın en özel anlarından biri de evlendiği gün.. Kolay değil, yıllarca hayali kurulan beyaz gelinliği üzerinizde taşıyacağınız o günü tamamlayabilmek.. Kolay değil hayatınızın kadınının yanında smokinin içinde terlemeden durabilmek.. Tadını çıkarabilmek!.. İşte bu özel gününüzde sizinle olacak ve her özel anınızı ölümsüzleştirecek biri gerekli en çok..

Kim mi?

Benden size bir sır öyleyse.. Samimiyetine, görüş penceresine, becerisine ve bilgisine yani gözlerine ve ellerine güvendiğiniz biri olsun O özel günde yanınızda olacak kişi..

Fatoş Avcıoğlu / Evlilik Dergisi



Yukarıdaki yazım, Evlilik Dergisi'ne bir arkadaşım için yazdığım ve yayınlanan yazımdı.


Ben "düğün fotoğrafçılığı" yapmıyorum ama çok sevdiğim arkadaşım Banu'nun evlendiği gün sabahtan akşama kadar yanında olup her anını fotoğraf çektim. Bizimkisi daha çok büyük bir eğlence gibiydi.. Her fotoğrafı çekerken çok güldük. Tabi önceden ikisini de uyardım, bu konuda hiç tecrübem olmadığını ve belki de günün sonunda sadece bir iki düzgün fotoğraf olabileceğini biliyorlardı. Onlar bu riske girdi :) Ama herşey beklediğimizden daha güzel ve daha eğlenceliydi gerçekten. Benim ekstra ışığım, ekstra lensim, ya da bir sürü teçhizatım yok, fotoşop da bilmiyorum ama vizörün arkasında olmayı seviyorum, deklanşöre basmayı da :) Hele ki böyle bir eğlenceli çifti çekmek çok keyifliydi.. Günün sonunda ne oldu dersiniz? :) Onlara bir sürü güzel kare armağan edebilmiş oldum :)Yazının başındaki ve sonundaki fotoğraflar da benim o güne dair sevdiğim fotoğraflardan sadece ikisi..

12 Kasım 2012

Dayım



Pilli Bebek - Beyhude 


2012 kışının sonlarına doğru Pankreas Kanseri teşhisi kondu dayıma.. Sonrası aslında bilindik bir hikaye.. Kemoterapi süreci.. Metastaz sonucu kemiklere yayılan kanser.. Bu süreçte sırayla bütün organların zincirleme bir şekilde iflası.. Böbrekler.. Karaciğer.. Mide.. Organlar birer birer iflas ettikçe artık tek dua; dayımın fazla acı çekmemesi oluyor.. Eşi de, oğlu da, kızı da, küçük kızkardeşi olan annem de başındaydı bugün bütün gün hastanede.. Şuuru kapanmıştı son saatlerinde.. Ve birkaç saat önce artık bu dünyadan göçüp gitti..


Annem haber verir vermez babam da gitti hastaneye.. Öykü uyuduğu için ben onu evde yalnız bırakıp gidemedim bu gece.. Hemen telefon ettim, hepsi ağlıyordu doğal olarak.. Yengem çok ağlıyordu.. "Ben dayın olmadan nasıl döneceğim o eve be yavrum" deyince içimden birşey daha koptu.. Ateş en çok düştüğü yeri yakıyor..


Yemeyi içmeyi, gezmeyi, balık tutmayı severdi dayım.. Çok neşeli bir adamdı.. Kahkahaları kulaklarımda hala.. Hem çok gülerdi, hem de çok güldürürdü.. Dayımlar, teyzemler ve kuzenler toplanıp haftasonları arabalara tıkışıp Kapıdağ yarımadasına giderdik çocukluğumda.. Hem deniz keyfi, hem piknik keyfi, hem de maç yapma keyfi.. Kapıdağ Yarımadasının o dapdaracık virajlı dağ yollarında dayım her defasında arabasını durdururdu.. O durunca bütün arabalar da dururduk mecburen.. İnerdi arabadan.. Bir oyun havası açardı son ses.. Yolda hepimizi oynatırdı valla.. şarkılar türküler.. Öyle neşeliydi işte..


Fotoğrafta 19 yaşında olmalı.. Askerden yengeme yollamış..
60 yaşında veda etti bu dünyaya.. Gençti ama erken iflas etti işte vücudu..


Ben onu hep çocukluğumdaki gibi neşeli halleriyle hatırlayacağım..
Hep o çok sesli kahkahasıyla..
Ruhu huzur bulsun..