31 Mart 2006

dalgınlığa unutmak..


gözlerimi bir dalgınlığa unuttuğum olurdu..
yatılı sancılar çağırırdım evime..
bir kadırgayla diktiğim olurdu ayağımın yırtılan yerini..
aynı şehirde iki kez ölünmez..

oysa uçamaz ki ağaçlar..
bıkılırsa kuşlardan..
kuşlardan bıkılırsa..

nereye çizilir tayfası kaçmış bir akşam..
otobüsler ki benim en sağlam dostlarım..
ve gitmek: içi yanan bir adam..

(ELENI KARAINDROU - ULYSSES THEME)

29 Mart 2006

tutkunun bitişi..


bir insanın, çakan bir şimşeğe çıplak gözle yakından baktıktan sonra artık bir daha hiçbir ışığı yeterince parlak ve çekici bulmaması gibi...
bir
tutkuya tutulduktan sonra hayatın diğer kısımlarını tümüyle sönük görüp yalnızca o parlak ışığın peşinden gitmesi, tutkunun efsunlu gözüken çekiciliğine kapılması, o insana verilmiş bir armağan mı yoksa bir ceza mı?..

en büyük, en sağlam mermer kütlelerini bile parçalayan inci ağaçları gibi her türlü duyguyu ve gerçeği yırtarak büyüyen bir
tutkuyla yaşamak mı insanı daha mutlu kılar, yoksa o tutkudan kurtulmak mı?..

tutkusuz hayatların sıradan huzuruyla,
tutkulu hayatların sancılı gelgitleri arasında bir seçim yapma hakkı verilse hangisini seçerdin?..

ama sanırım o hak bize verilmiyor..
bazılarımız o
tutkuyla doğuyor..
bazılarımızın gücü ve yapısı ise tutkuyu yaşamaya yetmiyor..

tutkuyu bilmeyenler
tutkunun değerini de anlayamazlar..
tutkuyla yaşayanlar ise galiba
tutkunun kıymetini onu kaybettiklerinde anlıyorlar..

üstelik tutkunun kayboluşu; çoğunlukla büyük bir başarıyla, büyük bir zaferle birlikte geliyor..

tutkuya yakışan bir kaybediş!!!!

(NOIR DESIR - L'APPARTEMENT)

27 Mart 2006

Tutku


tek şüphesizce inanılabilir olan tutkudur..
zira kriterler ve beklentiler yoktur..
bence tutkunun iki temel kuralı var : kontrolsüzlük ve hesapsızlık..
hesap derken ucuz çıkarları kasdetmiyorum..
konulan kriterler de hesap bir nevi..
bilançonun artı eksileri gibi..
tutku oluşması için hiçbir kriterin ve kontrolün olmaması gerek..
sonunda hüzün olduğunu bile bile kendini alamamak..
tutkuda kriterler de önemsiz..
yani edindiğin değer yargıları, beğenilerin, ahlak anlayışın vs vs..
bunların hepsi anlamını yitirir..
tutku yaşama bir tecavüz gibi girer..
tutkuda insanın kendine yaptığı yolculuk hızlanır..
demek ben buymuşum diye şaşırır kalırsın kendine..
gerçekten de ayakların yerden kesiktir..
bu yüzden olmadık insanlara tutku duyarsın çoğu kez..
hatta imkansızlara..
bilirsin sonunda hüzün vardır yürümeyecektir ama dedim ya kontrol mümkün değildir..
"ben ne fedakarlıklar yaptım karşımdaki ne yapıyor" diye düşünmeye başladığın an hesap başlamış yani tutku bitmiştir..
ya da bu insan beni üzecek, ya da o beni sevmiyorsa ben de onu sevmem, ya da ne kadar sürecek, nasıl olsa bitecek acı çekmeden gideyim hesabı varsa tutku mutku yoktur..

aslında hiçbir duyguda olmadığı gibi en çok da tutkunun hiçbir garantisi yoktur..
işte bu yüzden tutku inanılır olandır..
şüphe duymadan..
2 gün de sürse 2 yıl da..
tutku tüm olumsuzluklara rağmendir..
kendine yenilmektir tutku..
ruhunun parçalanışını izleyebilmektir..

tutkuyu duyabilmek de herkesin harcı da değildir..
zira bahsettiğim liseli şehveti değil..
tutku rafine bir ruh yaşam gustosu ve hatırı sayılır yaşanmışlık gerektirir..
ruh zenginliği olmayan birinin ruhunu bu derece parçalanmaya bırakabilmesi düşünülemez..ruh zenginse şımartılabilinir tutku ile..
ve hüzün göze alınabilinir, acı göze alınabilir..
yoksa yaşamın kenarından seyredenlerin harcı değil tutku..
evet tutku kanatır..
ve tüm yaşamını alt üst eder..
bir an dünyanın en mutlu insanısındır inanılmaz seratonin salgılarsın..
bir an içinin yırtıldığını hissedersin..
manic depresiftir tutku..tutku yıpratır..
rahat huzurlu bir anı olmaz..
yorar insanı..
ve insanın mantal ve ruhsal kapasitesi ne denli yüksek ise tutkunun değeri kalitesi ve şiddeti o kadar yüksek ve sıradışıdır..
tutku öyle zamanla ya da emekle oluşmaz..
ilk andan itibaren ya vardır.. ya da hiç oluşmaz..
tukunun oluşması için tüm geçmişine emek vermişsindir zaten..şimdilerde herkesin ağzında moda olan elektrikten çok daha fazlasıdır ilk anda oluşan..
seratonin yada vücut kimyası da gerektiriyor..
belki tüm bir hafta sonu birbirine boşluk kalmaksızın sarılıp dışarı yiyecek bir şeyler almaya bile gidememekte yada pazartesi işe gitmeyi unutmakta, zaman ve mekandan kopmaktadır..
onun yanındayken tüm yaşamın durduğunu hissedebilmektir..

(MARILYN MANSON - TAINTED LOVE)

19 Mart 2006

adressizlik..


Bir adresinizin olmaması nasıl bir duygudur ??
Sizi arayanlar bulamayacak..
Mektup, dergi, faturalar size ulaşamayacak..
Bu kaybolmuşluğun ne kadarı özgürlüğe dahildir ??

Dün yaşanan kaos sırasında.. (blog sitemin kodlar yüzünden ortadan kaybolması sırasında).. aklımdan bir sürü şey geçmişti..

sitemin kaybolduğunu öğrendiğim zaman sanki kendim de ufak bir kayboluş yaşamış gibiydim.. neyse ki beni adressiz bırakmayıp yeni bir adres edinmişti bir arkadaş ama.. hiç yoktan iyidir desem de.. yine de eski adresimin yokoluşu bende garip tepkilere sebep olmuştu..
sonra bunları düşünmüştüm..
bir adresinin olmaması nasıl bir duygu ??
seni arayanlar seni bulamayacak.. !!

ya gerçekten bir gün adressiz kalırsa insan..??
kendine ait bir adresi olmamak nasıl bir şeydir gerçekte..
böyle bir kayboluşun içinde kocaman bir özgürlüğü de taşıdığı gerçek ama..
ama ya özgürlüğün kapladığı alanın dışındaki boşluk nedir, nasıl bişeydir.. ??

Hepimiz özgürlük peşindeyken, hepimiz içimizden sesli ya da sessiz harflerle “özgürlük” diye bağırırken..
isteğimiz acaba adressiz sahipsiz bir başıboşluk mu ki..
hiç sanmıyorum..
kimse adressiz kalmasın diye kocaman geniş kapsamlı bir dilek savururken geceye ..
adresimi nam-ı diğer yedinciodamı geri alan sevgili “
büyüksün abi” ye teşekkür ederim:)


(ZEROMANCER - HOUSES OF CARDS)

13 Mart 2006

git ya da kal..


henüz bir masal şu zaman, sana göstermeden bir yere gizlenmiş olabilir..
ya git, ya da kal.
mesafeyi dondurmuş, boğazını kurutmuş, dilini koparmış, başını döndürmüş olabilir..
git, ya da kal.
karşındaki karanlık, yüzüne çığlık çığlığa çarpıyor olabilir..
git.
kal.
sadece parmaklarının yardımıyla konuşabilen şu dudaklardan sızan sayıklama; seni yaralıyor, yok sayıyor, yıldırıyor, başucunda bekliyor, yüzüne üflüyor, seni iyileştiriyor da olabilir..
gitme kal.
hep zaman yok, kalmadı denecek..
hadi gitme. Kal.
ya da git! dön geri.


bu yer, tutsak bir kimsenin ilk bedeni..
çoktan ayartıldı..
bu yer, tek ayartılmanın, sevmenin sürekliliği..
ya git, ya da kal.
dön geri.

(TRAVIS - LAST TRAIN)

5 Mart 2006

kan..


Çırpınmaktan, arada kalmışlıktan ve belirsizlikten öyle yorgun düşmüştüm ki bir zamanlar..
Eski hayatıma geri dönemeyecek kadar çaresiz,
yeni bir hayat kuramayacak kadar yorgundum..
Ne her şeye yeni baştan başlayacak cesaretim vardı,
ne de her şeyden vazgeçecek..

Sonra biri dedi ki: “Yolun ortasında durursan çarparlar.
Ya karşıya geç ya da geri dön, ama yolun ortasında durma.”
O an anladım ki çok uzun bir süredir yolun ortasındaymışım ben meğer..
oracıkta öylece büzülmüş oturuyormuşum korkudan kıpırdayamadan..

Ve seçim zamanı..
Geri dönüş kararı..
Her seçim bir vazgeçiştir derler.. doğruymuş..
Yolun karşısına geçmekten vazgeçip geri döndüm..
Yola çıktığım başlangıç noktama..

Ve gördüm ki;
yolun kenarında bıraktığım hayatıma çarpmış araba asıl..
yolun ortasındaki bana değil..
kanayan hayatım mış..
nasıl böyle oldu neden böyle oldu bilemiyorum..
tek bildiğim; döndüğüm yer bıraktığım yer değil,

döndüğüm yer kan ve bana hep “en son gülen kim olacak” diye soran kazanmış oyunu..
son gülen o olmuş..

(TEOMAN - BERRAK SU)

1 Mart 2006

elim sende..


sabah hamburger ve ayranımı afiyetle yerken.. her sabah olduğu gibi siteme bi bakayım dedim:) güzel bir hismiş kendine ait bir sitenin olması.. daha yeniyim ya heyecanım hala var o yüzden.. bakınca akşam yazamadığım geldi aklıma.. hep öyle olur zaten.. dün akşam tam işleri bitirip siteme yazı yazayım dedim.. net koptu!! Hemen ilkyardım meleğim Erolu aradım telekomda sorun varmış!! Tüh dedim tam da yazacaktım oysa.. sonra hevesim kaçtı..

şimdi yazayım mı ki akşam yazdığım şeyi derken.. bir yandan hala hamburgerimi yediğim için üşendim yazmaya.. derin iz i tıkladım ne yazmış diye.. kelimeleri bir araya getirişi güzel kız.. okudum okudum aaa bi baktım yazının sonunda ebelemiş beni??
Ne yapıcam ki şimdi ben dedim:) hem ilk kez ebeleniyorum daha ben heyecanlandım:)
Sevgili ilk ebem Derin İz (link koymayı daha öğrenemedim, öğrenince linkini de ekleyeceğim:) çocukken hazırladığımız anket defterleri geldi aklıma.. unutmuşum.. yıllar geçmiş üstünden.. çocukken cevaplamak daha mı kolaydı sanki bu soruları..

Yaptığım dört iş;
sekreterlik ve ön muhasebe (5 ay)
Muhasebe müdürlüğü denemesi (3 ay)
Muhasebe müdürlüğü (8 ay)
İdari ve Mali İşler müdürlüğü (3 yıldır ve hala)
(hepsi aynı işyerinde:))

Dört film veya dizi;
The English Patient, Memento, Lilja 4-ever, Eternal Sunshine and the Spotless Mind

Yaşadığım dört yer;
İzmir, Bursa, İzmir, Bursa

İzlediğim dört Tv programı;
Haberler.. Dream Tv de: Rock me, Yepyeni, Eskici, Yüxexes

Tatil için gittiğim dört yer;
yaz mı geldiii.. her haftasonu Erdek..
nasıl unutulur ki Ağva da nehirde kano keyfi..
Ölüdeniz de dalgaların içinde boğulma macerası
Marmaris… ve harika yat turları

En sevdiğim dört yemek;
Denizden çıkan her şey…
kim kalamar a hayır diyebilir kiiii, ya midye dolma??? Hele bi de yanında çokça limon varsaaaaaaa
Ama canım çekti benim şimdi yine!!!!!

Hemen şimdi olmak istediğim dört yer;
Yorganım içi.. sıcacık.. biraz daha uyusam ne olurdu ki şimdi..
Ağva… hamaklarını özledim..
Deniz olsun da dalgalı.. neresi çok önemli değil.. ve tabi yüzülebilecek temizlikte..

Ebelenecek dört kişi aranmaktadır
E bu olmadı ama şimdi.. yok ki tanıdığım dört kişi ebelemek için..:)
Zorlasam zorlasam 2 kişi çıktı bak ..
Beni ebeleyeni ebeleyemem ki dimi?
O zaman ben de ebeliyorum:
buyrunbenim, aydark

(SAMAEL - ON EARTH)