28 Eylül 2007

soy ad..


Artık tüm pencerelerim demirli :)
beklediğimden çok daha güzel oldular açıkçası..
ben hapishane gibi olacak diye düşünmüştüm ama öyle olmadı..
sevdim demirli pencerelerimi..

Ev çok önemli..
hele ki benim için çok daha fazla önemliymiş..
gerçi biraz farkındaydım ev takıntımın.. hani biçok insanda araba takıntısı vardır ya.. bende de ev takıntısı vardı eskiden beri..
Hırsızın ilk şokunu üzerimden attıktan sonra.. sakinleşince.. daha bi mahzunlaştım..
işte o zaman evimin anlamını çözdüm içimde..
Evim benim sığınağımdı..
Yağmur çamur kar fırtına dışarıdaydı.. ben evimde güvendeydim..
Kötü adamlar.. kötü olaylar dışarıdaydı.. ben evimde güvendeydim..
Uzun süreli seyahatlerden sonra evime özlemle dönerdim..
Evimi severdim çok kısacası..
Şimdi bu hırsız bir anda öyle bir yerle bir etti ki her şeyi..
Yolda çantamı çalsalardı böyle hissetmeyecektim..
Evimin aslında güvendiğim kadar güvenli olmadığını anlamanın yarattığı bi mahzunluk ve sessizlik baskın kaldı üzerimde..
Sanki duvarlarım yıkılmış ve bir anda açıkta kalmışım gibi..
Ya da sanki hani bütün büyük engelleri düşmeden tökezlemeden atlayıp geçersin de, hiç beklemediğin bi anda bi çakıl taşı seni yere devirir ve bir süre yerden kalkamazsın gibi..

Evime yeniden güvenimi kazanmam gerekiyor..
sanırım bu demirli hayat bunu sağlayacak..
hayır biraz daha annemlerde kalırsam zaten dizikolik falan da olacağım..
durumum hiç iç açıcı değil yani :)
gerçi “bıçak sırtı” dizisinden bir ara mutlaka bahsetmeliyim..

Veee.. asıl en önemli haber..
kimliğimi yenilemiş olmak..
11 yıl sonra eski soyadıma döndüm..
asıl soyadıma..
şu kadınların işi zor hakkaten de.. evlenirsin soyadın değişir boşanırsın gene değişir.. yok kimlik yenile yok ssk ile uğraş.. yok ehliyet.. yok banka kartlarındı oydu buydu.. uğraş dur işte..
11 yıl sonra üzerinde “bekar” yazan ve gençliğimde kullandığım soyadım yazan bi kimlik belgesi var artık elimde..
uzun uzun baktım..
garip bi duygu..
bu arada hemen belirteyim.. çünkü yazılarımı takip eden boşanmış kadınlar da var uzun süre yazmadığımda bana maille ulaşan sessiz okurlarımın içlerinde.. kimlik değişimi sırasında medeni hali bölümüne “dul” da yazılabiliyormuş.. “bekar” da.. siz uyarmazsanız, kimliğinizi hazırlayan memurun haleti ruhuyesine kalmış bir durum yani.. ben uyardım.. bekar yazıldı..
aslında dul kelimesiyle veya dul olmakla bi alıp veremediğim yok.. karadul gibi bi vahşeti de hemen hatırlatayım ahahah :) ama malum ülkemizde herkesin bakış açısı aynı değil.. biçok kimlik kontrolünde sırf dul ibaresi yüzünden sorunlar yaşayabilme ihtimalini göz ardı etmemeli insan..

Yeni kimliğimle..
Yeni (eski ve gerçek) soyadımla..
Yeni demirli pencereli evimle..
Uzayan saçlarımla..
Yüzümdeki gülüşle..
Yine rammstein ımın şarkılarıyla..
Sonbaharın tüm fotoğrafımsı havasıyla..
Yine hoş geldin hayat :)

(RAMMSTEIN - DAS MODELL)

16 Eylül 2007

korku yok..


Bu haftasonu istanbulda olacaktım.. perşembeden gidip pazara kadar.. son anda çıkan aksilikler yüzünden bir sürü planla birlikte seyahatimi 2 hafta sonrasına ertelemek durumunda kalmıştım..
Evde geçirilecek bir haftasonu yaşayacakken yine ani bir planla kendimi Erdek yollarında buldum.. sadece bir geceliğine çıkılan bir seyahatti..
iyi ki gitmişim..
bir süre gidip gitmemekte kararsız kalmıştım oysa..
ya evde olsaydım dün gece !?!?!?! ya hırsız(lar)ı görseydim?!?!? Daha da kötüsü Öykü görseydi mesela?!?!? Daha da kötüsü hırsız evde ikimizin yalnız yaşadığını görüp bize zarar verseydi?!?!?!
Daha da kötülerin bi sonu yok gibi..


Evet evime hırsız girmiş dün gece !!
öykünün odasının camını tornovida ile açmışlar.. yatak odamın altını üstüne getirmişler.. çekmeceler çamaşırlar yatakaltı ne var ne yok ellenmiş..
hiç parmak izi bulunmadı :(


şu midyeli kutunun içindeydi herşey.. gördüğünüz gibi aynen böyle yatağın üstüne döküp içinden değerli olanları almışlar..
altın takmam ben hiç.. ama kızıma sakladığım sadece 2 künyem vardı çok güzel.. biri yıllar önce annemin düğünde taktığı.. diğeri de yine annemin doğum yaptığım zaman aldığı künyeler.. ve yine öyküme sakladığım bikaç yüzük.. bir ay önceki yaşgünümde işyerimin aldığı bir küçük altın.. öyküye hediye gelen 2 adet inci.. ve 500 ytl. Normalde o kutuda 500 değil 100 ytl olucaktı.. kardeşime göndermem için annem 400 ytl vermişti. Ben bankaya gidemediğimden kendi hesabımdan gönderdim parayı. Bunu da pazartesi salı falan kendi hesabıma yatıracaktım. Cüzdanımdaydı.. Erdeke gitmek üzere cumartesi yola çıkarken
‘yolda çalınır falan para’ diye düşünerek eve bıraktım !!
gideceği varmış paranın ne yapalım..
hayır eylül değil de başka zaman çalınsaydı bari.. malum eylül ayı velilerin göçtüğü aydır.. okul kıyafetleri kitaplar defterler ayakkabısı bilmemnesi derken ben de göçmüştüm.. Öykümün sevgili babası da sadece okul parasının bi kısmını ödeyip, tüm bu giderlerin hiçbirine yardımcı olmadığından hepsini bir anda tek başıma karşılayınca düşünün işte.. bi de üstüne şimdi bu..
Olsun.. dediğim gibi.. önemli olan o sırada öyküyle evde olmamamız..

Yalan değil.. iyiden iyiye korktum ben..
gözümün önüne sürekli evde olduğumuz, öyküyle ikimizin yatak odasındaki yatakta birlikte uyurken adamların içeri girmesi gibi korkunç sahneler geliyor..
bi zaman annemlerde kalacağım..
zaten babam da evde bırakmıyor..
bu hafta tüm camlara demir taktıracağız..
hapishane camları gibi olucak pencerelerim..
demirlerin ardından pencerelerim..

Öyküye söylemedik tabi.. polisler özellikle uyardı.. odasına aylarca giremeyen çocuklar oluyormuş.. evet bi çocuk için kabus gibi bişey.. bu yüzden bilmeyecek öyküm durumu..

Bugün ben bir müşteki olarak davacı oldum..
Bu kez gerçekten davacıyım..
zaten tek maaşla bir evi bir çocuğu ve kendimi geçindirmeye çalışırken ne hakkı var ki gelip üç kuruşumu almaya birilerinin..
hepsinden önemlisi,
beni böyle korkutmaya ne hakkı var ki birilerinin..
evet davacıyım.. davacı..

Sanırım ilk kez erkeksiz bir yaşamın büyük bir zorluğuyla karşılaştım..
evet evet korktum..
ya diyorum hırsızlar bu evde erkek yaşamadığını anladıysa!?!?! Ve yine gelirlerse!?!?!

Korkunun ecele faydası yok.. acilen demirler takılacak..

Korku yok.. korku yok..

(THE RASMUS - NO FEAR)

14 Eylül 2007

Öykülü Gülüşler




PURESSENCE - MAKE TIME 


Yaz bitmiş.. sabahları üşüyorum artık.. ürpermeyi de özlemişim.. hem bu yaz öylesine sıcaktı ki.. hem de öylesine uzun.. aslında uzun değildi.. ama ben dolu dolu iki ay geçirdim.. hayatımın en çok denize girmeli yazıydı :) insan huzurlu ve mutluysa yaşama coşkusu oluyormuş içinde.. eskiden de süre olarak aynı sayıda denizde olurdum.. temmuz ağustos her haftasonu.. ama bazen kumsaldan denize adım atmazdım.. benim gibi denizi seven bir kadın için pek normal değil.. oysa bu sene.. denize de tuza da bol bol doydum :)

Şimdi sonbahar zamanı.. sıcakla ürpertinin içiçe geçtiği günler.. henüz yapraklar sararmadı ama.. bekliyorum.. artık her mevsim güzel geliyor bana :)

15 yaşımdan beri giderim Erdek Ocaklar a.. eskiden tüm yazım orda geçerdi.. şimdilerde tüm haftasonlarım.. malum haftaiçi çalışıp para kazanmalı :) ilk 10 yıl kadar köyün girişinde tepedeki evlerin birinde kalırdık.. son 5 yıldır köye indik artık.. serin ve rahat ve güzel bir evimiz ve çok iyi evsahiplerimiz var.. evsahibimiz bana dedi ki bu yaz: Fatoş sen kahkaha atıyormuşsun meğer !!!
Konuşma aynen şöyleydi, çantamı almış pazar akşamı Bursaya dönmek üzere garaja giderken:
- otobüsle gidiyorsun dimi artık?
- evet..
- lüks araba rahatlığı bitti desene.. (muzur bir gülümseme)
- evet (muzur bir gülümseme)
- ama olsun önemli olan huzurlu bi yolculuk neyle gittiğinin bi önemi yok..
- aynen dediğin gibi.. ben otobüs yolculuklarını da seviyorum hem.. artık gerginlik yok hayatımda..
- kız fatoş, geçen akşam söyleyecektim ama annen kızar belki diye söyleyemedim yanında. Boşanmak sana yaramış.. Sen kahkaha atıyormuşsun ?!?!?!?!?
- nassı yaniii, ne var bunda..??
- ben yıllardır seni böyle kahkaha atarken görmemiştim de..

düşündüm sonra.. haklı aslında kadın.. o hayatımın son 5 yazına tanık oldu.. ve zaten son 4 yılım mutsuzlukların içinde geçmişti.. gerçekten kahkaha atmıyor muymuşum yahu ben hiç ..?!?!
yine de hayret.. çünkü ben çok gülerim sanırdım kendimi..
ama gülüş var gülüş var.. sanırım o farkı hissedenlerden..


bunu düşünürken aklıma sevgili Ali Hadi Gözütok un Her Aşk Bir Masal adlı kitabında yıllar önce bana hitaben yazdığı şiir geldi..
Geceye Övgü idi şiirin adı..
ama şiirden ziyade bana hitap şekli aklıma geldi: "GÜLÜŞÜNDE ÖYKÜLER BESLENEN FATOŞA.."

gülüşümde ne çok öykü saklı hakikaten de..
çeşit çeşit gülüş.. çeşit çeşit öykü..
aklıma gelmişken bu şiiri de sizinle paylaşmak istiyorum..

GECEYE ÖVGÜ

“gülüşünde öyküler beslenen Fatoş’a”

gecenin kokusunu
kanatlarında taşıdıkça
ruhunu arındırır yarasalar

büyücüler
nefesindeki düğümle bağlar
saçlarını kızların

şairler
insanın kıblesinden çalar da yakut bahçesini
yalnızlık yeşerir ağaçlarda

kurşunlar dökelim ırmaklara
balıklara nazar değmesin

temizlesin kalbimiz
güller ekelim geceye
dans ederek

yalnızlıktan
korkmasın
yapraklar

şiirlere
su taşıyor nasıl olsa topraktan
secdeye varmış akasyalar
..

şimdi şiiri yazabilmek için kitabı elime aldım da.. uzun zamandır okmuyordum bu çok sevdiğim şairi.. kitabı imzalatmışım doğal olarak.. şöyle yazmış bana:

“tanrı seni ve sizi masalsız bırakmasın diyeceğim ama..
Ya tanrının da masalı yoksa !
Fatoş, yüreğinde taşıdığının ne olduğunu sen biliyorsun, dilerim sevgi ve aşk hiç eksilmez hayatından..
Sevgiyle..
02.02.2004

Capella / Bursa”