23 Mayıs 2010

.


SCORPIONS - LONELY NIGHTS


Elbette bende var bir sorun..
Elbette ben inemiyorum derinliğine bu kelimelerin..
Belki de uzun zamandır bu kadar basit bir anlatım hiç denk gelmediğinden okuduğum kitaplarda.. Belki de ilk defa okuyacağım bu yazardan, haddinden fazla beklentiye girdiğimden.. Ne bileyim işte.. Şu an bulamadığım sebeplerden belki de.. Ama elbette bende var bir problem..
Klasiklere ve dünyayı kasıp kavuran Rus yazarlara çok uzak geçti senelerim hep.. Çernişevski'nin Nasıl Yapmalı adlı eserlerinden başka hiç bir eski dönem kitaplarına elini sürmemiştim.. Sevemiyordum eski anlatımları.. Bu düşüncemi geçen yıl okuduğum Anna Karenina ile Tolstoy yıkıp geçmişti.. Vurulmuştum o esere.. evet tam olarak vurulmuştum. Ki hala daha okuduğum en iyi roman olarak Anna Karenina'yı söylerim hiç tereddüt etmeden..


Arka arkaya olmasa da ara ara klasikleri okumaya karar vermiştim.. Şeytan Ağacı'nın ve hemen ardından Güncenin sert üslubundan ve beni fazlasıyla etkileyen o değişik anlatım gücünden sonra, hafif, beni yormayacak bir kitap okuyup dinleneyim diye düşünmüştüm.

Dostoyevskiyi hiç okumamış bir cahil olan ben, bir arkadaşıma sordum hangisini okumalıyım bu durumda diye.. O da bana en hafif eserinin Beyaz Geceler olduğunu ve beni hiç yormayacağını söyledi.. Evet söylediği gibi de oldu.. Hiç yormadı beni bu kitap.. Ama bu kadar sade bu kadar basit bir anlatım da beklemiyordum herhalde..
Sanki bunalımlı, yalnızlık kokan bir çocuk masalı gibiydi..

Evet adamın ne kadar derin bir yalnızlık içinde olduğunu hissediyorsunuz.. Tüm hayatının sadece Hayaller ile dolu olduğunu, gerçek tek bir ilişki yaşamadığını, onu gerçeklikten koparacak denli güçlü hayalgücünü ve bu sebeple onunla konuşan her kıza aşık olabilme ruh halini de anlıyorsunuz..
Ama o kadar işte.. O kadar..
Ben daha derinine inmeyi başaramadım bu kitap ile Dostoyevskinin kelimelerinin..
Çeviri probleminin etkili olabileceğini düşünüp 2 farklı yayınevinden okudum arka arkaya.. Kesinlikle İletişim Yayınevinin çevirisi çok daha akıcı.. Kumsaati yayınlarından okuduğum kitapta pek çok cümle anlaşılmaz derecede karmaşıktı. "Klasiklerde İletişim Yayınlarından başka bir yayınevini tercih etme asla", diyen arkadaşıma böylece hak vermiş de oldum.

Sanırım hiç bir zaman böyle platonik, saf bir aşk hissi yaşamadığımdan, -aşk dediğin hep karşılıklı yakıp yıkan dokunan bir şey oldu benim için- romandaki gibi katıksız bir yalnızlığı hiç yaşamadığımdan, sahip olduğum ruhumu karartmayan yalnızlığımı da çok sevdiğimden olsa gerek, roman karakterlerinde kendimden hiç bir şey bulamadım..

Son dönemlerde okuduğum sert yazarlar Kosinski ve Palahniuk'un da etkileri ile yalnızlık, acı, yara gibi kavramları dibe vurarak anlatabilen Aslı Erdoğan'ın da etkisi büyük tabi..
Onlardan sonra birden böyle basit sade sarsmayan yormayan bir anlatım bana uymadı :)


Dostoyevski'yi kötü eleştirmek ne haddime, problem bende..

Ama işte bu Beyaz Geceler de kötü bir melodram bence:)
Daha fazla tepkileri üzerime çekmeden susayım en iyisi.. ve kitaptan yine de altını çizdiğim yerlerden bir karışım yapayım..

"Sevinç ve mutluluk insanı ne kadar güzelleştirir, insan yüreği sevinçten nasıl da coşarmış! Yüreğin bu coşkunluğu; içindekini başkasının yüreğine de dökmek, herşeyin neşeye boğulduğunu, gülüp oynadığını görmek içindir sanki! Bana karşı gösterdiği şefkat, özen ve sevginin, bir başkasıyla görüşeceği için duyduğu sevinçten, mutluluğu benimle paylaşmak isteğinden ileri geldiğini nasıl da anlamamışım? Oysa mutsuz olduğumuz zamanlarda başkalarının mutsuzluğunu daha bir derinden duyarız. O zamanlar duygular incelip güçleniyor.

Bir sevginin birinin yüreğini buz gibi yapacağı, ruhunu karartacağı aklına gelir miydi? Senin elin buz gibi, oysa benimki ateşten yanıyor... Ah, mutlu bir insan bazen ne çekilmez oluyor!"

"Niçin insanlar birbirlerine karşı açık yürekli davranmıyorlar? Neden en iyi insan bile karşısındakinden bir şeyler gizliyor, bütün düşündüklerini açıklamıyor? Sözlerimizin yabana atılmadığını bildiğimiz zamanlar bile neden içimizden geçenleri olduğu gibi söyleyemiyoruz? Nedense herkes olduğundan sert görünmek istiyor? Duygularını hemen açığa vurursa altta kalacakmış, küçük düşürülecekmiş gibi bir korkuya kapılıyor?.."

10 yorum:

Evren dedi ki...

Üzerine çok konuşulacak kırıntılar bıraksan da kelimeler arasına ben altını çizdiğin bir sorunun altını çizmek istedim.
"Bir sevginin birinin yüreğini buz gibi yapacağı, ruhunu karartacağı aklına gelir miydi?"

Gelmezdi, ama öğrendim. Dolayısıyla, artık biliyorum.

Sevgiler...

cinar dedi ki...

son zamanlarda okuduğum hiçbir şeyden zevk alamıyorum. Hormonlarla ilgili olabilir mi acaba? Sonrası için alıyorum listeme ama bunu da :) Sevgiler.

Elif Gizem dedi ki...

Altı çizili cümleler çok güzel gerçekten... Ama bende kendimi bildim bileli uzak kalmışımdır klasiklere. Ve senin gibi sadece Anna Karenina yer etti zihnimde:)

http://www.taraf.com.tr/rengin-soysal/makale-erkekler-anna-kareninayi-nicin-sever.htm

bence bu köşe yazısını mutlaka okumalısın. Hoşuna gideceğini düşünüyorum.

Adsız dedi ki...

Yazarın dili en basit olan kitap. Bende buradaki hayalinde kurduğu kişiye aşık olması ilgimi çok çekmişti. Yazara kime aşıl oldunuz diye sorulduğunda, hiç kimseye, ideale, düşüme giren kadınlara demiştir.

karanliklar dedi ki...

Soğuk ülkenin yalnızlığını en iyi o ülkede yaşayanlar yazabilir ...

ve ... edebiyat denince aklıma puşkin gelir yüzbaşının kızı romanını okumak lazım...

banu dedi ki...

güzel olan sevmediğin bi kitaba sevmediğin demiyelim de zevk alamdığın kitaba sonuna kadar devam etmiş olman.
evet sende sorun var :) okuduğun kitaplarda senin gibi olmak zorunda bezen keskin,bazen anlamsı zor,bazen altüst,bazen karasız ama kesinlikle sade ve basit değil

şah dedi ki...

inanır mısınız bu yazınızı okuduğumdan beri biçok defa yorum yazıp "hayır, çok uzun ve karmaşık şeyler yazdım" diyerek vazgeçtim. sonra da kendi blogumda bi yazı hazırlayıp bu yazınız için yazdığımı size bildirmeyi düşündüm ama sonra bunun da yersiz olacağını düşünüp vazgeçtim. sonra dergideki dostoyevski yazılarını hatırladım ve alper ilhanın beyaz geceler ile ilgili yazdığı bölümü buldum, umarım kafanızı kurcalayan soru işaretlerine bi nebze olumlu katkısı olur. :)

Adsız dedi ki...

Biliyorum o adamın buz gibi elleri üşüttü seni...
Ağla ağlayabildiğin kadar, gözyaşları yüreğinin buz tutmasını engelleyecek.

eXi Le dedi ki...

Sizi blogunuzla tanımak nasip oLdu.. ßeyaz ßir dü§Le aktınız Hayatıma.. SeLamünaLeykum..

Ebru dedi ki...

Uzun zamandır böylesine güzel ve dokunaklı bir aşk romanı okumamıştım. Öyle ki hiç bitmesin istedim. Kitapta; karşılıksız aşk ve koşulsuz sevgi başarılı bir şekilde okuyucuya hissettiriliyor. Aşkın ne kadar güçlü bir duygu olduğu ve insanın aşkı için nelerden vazgeçebileceği yalın bir dille anlatılmış. Aynı zamanda kitap oldukça sürükleyici.

Beyaz Geceler romanından en sevdiğim alıntı:

Zaten insanlar mutsuz olmadıkça, başkalarının mutsuzluğunu anlamıyor. Mutsuz bir insanın hassasiyeti çok daha güçlü oluyor.

Devamını burada bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/fyodor-dostoyevski-beyaz-geceler-kitap-yorumu/