22 Mart 2008
Ocak ayının ilk haftasında izlemiştim ilk kez bu muhteşem filmi..
No Country For Old ManLüleburgaz gezimde sevgili UfukCry ile birlikte gittiğimiz bir arkadaşı, neredeyse daha kapıdan girer girmez heyecanla Coenlerin yeni filmini izleyip izlemediğimizi sormuş, bizden hayır cevabını duyduğunda ise filmin büyüsünü üzerinden atamadığı her halinden belli olan tavırlarla dakikalarca filmden bahsetmişti..
tamam demiştik biz de..
tamam izleyelim hadi aç filmi :)
ses yalıtımı ile tüm duvarları geçirmez özelliğe bürünmüş küçük bir stüdyo evde, sinemadaki gibi bir ses ile izledik bu karanlık şiddet filmini..
İhtiyarlara Yer Yok..
Aslında daha filmin başlarındaki; karakolda polisin öldürülme sahnesinden belliydi nasıl bir Coen filmi ile karşı karşıya olduğumuz..
Haziran 1980 – Batı Teksas çölleri, kasvetli yapış yapış motel odaları, para uğruna ölen bir sürü erkek ve katıksız bir şiddet..
Nerdeyse hiç müziğin kullanılmadığı, rahatsız edici karanlık bir sessizliğin hakim olduğu ve gerekmedikçe karakterlerin bile konuşmadığı az diyaloglu, beden dilinin neredeyse tüm filmi kucakladığı sert bir şiddet filmi..
Filme şiddet kadar damgasını vuran ise kuşkusuz Bardem in o tuhaf saç stili.. Bu saç fikri aslında Teksaslı Tommy Lee Jones dan çıkmış. Tommy daha çekimler başlamadan önce Coenlere Teksas’taki mekanlarla ilgili 1960’lardaki genelev, bar vb gibi yerlerin fotoğrafların olduğu bir kitap getirmiş. Fotoğraflardaki bazı müşterilerin saç kesimleri böyleymiş..
Kurşuna gerek duymayan bir silahla adete bir yok edici gibi karşımıza çıkan, şiddetin acımadan ve duygudan yoksun doğasını tüm yüz ifadesinde taşıyan Chigurh, uzun boylu soğuk katı vücuduyla ve böyle bir saç kesimiyle aslında tüm ironiyi tek başına anlatıyor gibi..
Yani elinde oksijen tüpü silahıyla ortalarda dolaşıp neredeyse karşısına çıkan herkesi öldüren, her şeyin eksiksiz olarak yapılmasına takıntılı, bir o kadar titiz, bir o kadar heybetli görünüşlü o adam..
ve o saç..
tüm bu görüntüyü ve ifadeyi yıkıyor bir saç modeli..
ironi sadece bir saç modeliyle böylesine güzel işlenebilir mi bir filmde??
Ve belki de bu ironi sanırım izlediğimiz şiddeti biraz daha katlanılır kılıyor..
Benim psikopat yönümü bilenler bilir :)
şiddet filmlerini de suç filmlerini de gerilim filmlerini de fazlasıyla severim..
psikopat tipler de ayrıca ilgi alanıma giriyor :)
Bu filmi diğerlerinden ayıran öyle keskin şeyler var ki.
Mesela bir Testere filmiyle karşılaştırılamayacak denli farklı bir anlatım var şiddet üzerine..
Şiddet övülmüyor her şeyden önce !!
Aksine ölüm saçan, kötülük saçan bir şiddet anlatılıyor..
Ürkütücü !!!
Ürkütücü çünkü Chigurh ın nerden gelip nereye gittiğini bilmiyorsunuz..
Amacı nedir, hayalleri var mıdır, tutkuları, hırsları??
Geçmişinde yaşadığı bişeyler yüzünden mi bugün bu durumdadır??
Kimdir yani kısacası bu katil??
Geçmişiyle geleceğiyle karakteriyle içiyle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz.
Bağlandığı bir kadın yok..
Uyuşturucu, ev, para gibi onu tetikleyecek, sürükleyecek hiçbir bağı yok sanki hayatla arasında..
Tek bildiğimiz; öldürmekten, ya da kurbanlarını korkutmaktan özel bir zevk almayan, iyilik ve masumiyet karşısında hiç etkilenmeyen, merhamet ve af gibi kavramlarla hiç alakası olmayan içine sadece ve sadece şiddetin işlediği bir insan o..
onun için sorunları çözmenin tek yolu şiddet..
ve o da öyle yapıyor..
karşına kimin çıktığının ya da konuyla ilgili olup olmamasını hiçbir önemi yok..
Bu filmdeki şerif karakteri de enteresan aslında..
çaresiz şehir dedektiflerinden pek bir farkı yok gibi..
Zaten olaylar en başından beri kontrolsüz şekilde gelişiyordu ve bizim şerifin elinden gözlemlemekten başka bir şey gelmiyordu..
Suçluların peşine düşmektense olay yerlerini sonradan geziyor, gözlemliyor ve olayların psikolojik yönleriyle ilgileniyordu..
Final sahnesine doğru yaklaştıkça aralara giren ve sanki hikaye ile hiçbir alakası yok gibi duran sahneler sanırım filmin tüm hüznünü bir anda gözler önüne seriyor..
şerifin babasıyla konuştuğu sahne.. ve karısına rüyasını anlattığı sahne..
Sahnelerden konu açılmışken fazla diyalog barındırmayan bu filmden sevdiğim bikaç repliği de hemen yazayım:
Eğer pislikten korkarsan, pislik sana da bulaşır..Geleni durduramazsın, onlar yeniyi beklemez, bu kibirdir.Ve şerifin babasına yaptığı müthiş itiraf:
Yaşlandıkça Tanrı’ya daha çok yaklaşacağımı düşünürdüm, oysa tam tersi oldu. Onu suçlamıyorum. Aynı fikirlere sahip değiliz..
Benden bu kadar derken, Mehmet Açar’ın bir yorumu ile bitirmek istiyorum yazımı:
“ Benim Cici Silahım’da Michael Moore’un çok açık bir biçimde söylediği gibi, ABD’nin şiddete olan hikayesi çok eskilere, ta ilk kurucular dönemine kadar gidiyor. Scorsese’nin New York Çeteleri’nde anlatmaya çalıştığı modern Manhattan’ın gökdelenleri arasına gömülmüş o tarih, bastırıldığı yerden çıkıp Chigurh ya da başka bir şey olup geri dönüyor ABD’nin sokaklarına… Kirli Harry’lerin, Ramboların çözemeyeceği bir mesele bu. Orta sınıf, vicdanlı Amerikalıların elinden de kaygılanmaktan başka bir şey gelmiyor. Bu film biraz bu kaygı ve karamsarlık halinin izdüşümü gibi geliyor bana. ABD’nin 11 Eylül’de dışarıdan değil dolaylı olarak içeriden vurulduğuna inananların çektiği bir film bu. Ülkenin geçmişine gitmeyi ve çözümsüzlüğü daha derinlerde aramayı tercih ediyor. ABD’nin bugünüyle güya daha direkt bir biçimde yüzleşmeyi tercih eden birçok filme göre çok daha anlamlı şeyler söylemeyi başarıyor ve sorunları hala bilek gücüyle çözen Amerikan kahramanlarıyla dolu birçok filmi de ofsaytta bırakmayı başarıyır.”
Evet filmde neredeyse hiç müzik yoktu demiştim ama ben izlerken içimde hep Metallica nın şarkılarını duydum neden bilmiyorum..
aslında tek bir şarkı değil de eski birçok parçasıyla doldu içim..
ama zamanında da en sevdiklerim arasında bulunan turn the page i seçtim şimdi :)
(METALLICA - TURN THE PAGE)
Etiketler: sinema, unutulmayan replikler
15 yorum:
ya nedendir bilmem şu heykelcik alan filmlere karşı bir antipati oluyor içimde gidemiyorum bide bu kovboy film mi kıvamında olunca babam geliyor aklıma trt de pazar sabahları verirlerdi delirirdim :)))
sevgili YalnızlıkOkulu;oysa ben de filmleri heykelcik alıp almamalarına göre ayırmıyorum.. bu filmi de zaten aylar önce izlemiştim ilk kez. kimi filmlerin heykelcik alması tartışılır o ayrı konu ama heykelcik aldı diye muhteşem bir sinema şölenini de kaçırmak gereksiz bişey yani :) git ve izle derim Coenlerin şovunu.
ha bu arada filme sadece bir kovboy filmi demek sanırım hakaret olur :)
kovboy filmi mi?::))))
Herhalde o kovboy filminden bahsetmiyordur :)
Filmi ben de beğendim. Deiğiniz gibi diyalogların az oluşu kesinlikle şiddeti hissetmeme yetti.
Belirtmeden geçemeyeceğim, belki de biliyorsunuzdur. Turn The Page parçasını Metallica yorumu aklınıza gelmiş olabilir, ki muhtemelen öyledir, fakat parça Bob Seger'e ait.
Bu arada unutmadan, mimlendiniz!
Film izlendikten sonra insanın beyninde, içinde, ruhunda sinema tadı bırakan filmlerden. Sİnema tarihinin en akılda kalan kötü adam kaarkteri de bu filmde.
Filmi izledikten sonra geçtiğimiz günlerde,kitabına rast geldim raflarda. ilk iki sayfası filmin başlangıcını çok güzel tasvir ediyor. Adamın araba önündeki cinayeti işlemden önce kurbanı biraz öne çağırması arabanın kanla kirlenmesini istemeyişindemiş bu arada.
Güzel bir film, Javier Bardem hakikaten iyi oynamış, söylenmeyen şeylerden, gösterilmeyenlern kafanızda vahşeti kendiniz canlandırıyorsunuz bazı sahnelerde. Böyle olmasına rağmen, bir çok cinayet girşimi ya da cinayet gösterilmemesine rağme dehşeti ve kötü adamın kötülüğünü çok iyi hissediyorsunuz.
"Yazı tura" başka yönetmen ve oyuncu elinde ne hale dönerdi bilmiyorum ancak bu kadar etkileyici olmayacağına kalıbımı basarım.
Lost nasıl gidiyor bu arada. Yani 4/8??
yazı tura sahnesi hakkında kesinlikle sana katılyıorum Vladimir, nefes alıp vermeden izliyor insan sahneyi baştan sona :)
ve evet dediğin gibi pek çok cinayet sahnesi aslında gösterilmiyor.. sanırım tek öldürmediği herhangi bir kurban şişman kadın :)
lost.. bir ay tatile girmiş :(
cumartesi akşamı arkadaşa kaçıp izledim 4.8 i:)
şu ana kadar izlediğim en iyi bölüm tartışmasız 4.5 tir :) ama pek çok soru çözülüyor yavaşça artık dimi.. sence kurtulan 6.kişi kim ?
Bu odada bir hayli iyi şeyler varmış efenim, neden daha önce bakmamışım...
Tebrikler...
barton fink'ten sonra seyrettiğim en psikopat coen filmi. o filmde john turturo'nun performansı neyse javier bardem'in ki de o... harika
Benim bu konudaki teorilerim hayli fazla..
Öncelikle geçen sene ilgisiz iki güney amerikalı kazazadeyi hatırlatmak istiyorum... Bir bölüm onlara ayrılmıştı. Bölüm sonunda öldü diye her ikisini de gömmüşlerdi. Üzerlerine toprak atılırken gözlerinin aniden açıldığını adadakiler görmedi. Bir tür örümceğin zehiri, onları geçici felce uğratmış kalp atışlarını duyulamayacak kadar zayıflatmıştı. Buradan hareketle adada öldüğünü sandığımız bir çok kişinin ölmediği ortaya çıkacak kanaatindeyim. Öncelikle NAOMI ölmedi bence. Dizi için en önemli karakterlerden biri olmaya aday..
Bİr de:
4sezon 5. bölüm harika... buu durumda 3. sezon 8. bölümü bir kez daha izlemeni öneriyorum. O da 3. sezonun en önemli bölümüydü... 4-5 ile 3-8 birbirni tamamlıyor. Her ikisi de Desmond hakkında.
AAA!!! Bakar mısın... LOST dendi mi çenem düşüyor.
Tabi bunlar kendi fikirlerim. Göreceğiz ne olacağını hep birlikte...
:))
ya tamam tamam bu kadar eleştiri karşısında susuyorum ve hemen bu hafta ilk fırsatta bu filme gidiyorum :))
7.oda,
Filmden sevdiginiz birkac repligi paylastigin icin cok tesekkurler. Dogrusu bir itirafta bulunacagim, simdi malum gurbet ellerde alt yazi yok efendim, ben filmi izlerken onemli oldugu belli birkac cumleyi hic anlayamamistim, ki bunu agir guney aksanina vermek istedim (hala da istiyorum ya...)
Bu sebeple replikler iyi geldi :)
Film hakkinda ise Cohen kardeslerin filmlerinden demek sanirim yeterli, bilindik degil, kendine has yapisi ile izleyiciyi sasirtan yarida birakilmis hissi veren sonu ile - bence- guzel bir calisma olmus...
Korku ve gerilim filmlerini seven ve psikopat tiplerin özel alanına giren bir kişi olarak benle aynı duyguları paylaşan kişileri hep sevmişimdir.Hahhahhaaa
Yaşasın gerilim!
yine çok güzel yorumlamışsın , filmi izlerken eksik bıraktığım yerler olduğunu senin yorumların sayesinde anlıyor ve zihnimde yine bu sayede tamamlıyorum . bu arada filmden aklımda kalan bir cümleyi de ben ekleyeyim
'' İnsan elinden alınanı geri almaya çalıştıkça , elinde kalmış olanları da kaybediyor ...''
En sevdiğim filmlerden biridir..
Benim listemde de ilk 10da zaten ama çaktırma :)
Big Lebowski ve Fargo'yu da çok seviyordum ama bu filmden sonra Coen kardeşler benim gözümde farklı bir yere oturdular..
Yorum Gönder