8 Ocak 2008
En önemli şeylerden biri de; kimliğin nasıl yaşandığı ve farklı kimliklere bakarak kendini nasıl tanımladığıdır..
dalgın bayan dedi kadına ilk..
şu an nedenini hatırlamayacak kadar dalgın oluşundandı kadının belki de..
kadını onca kimlik içinden dalgın olarak tanımladı..
karşılığında çocuk tanımını hemen üzerine giyerek..
o umarsızca benimsedi çocuk kimliğini, diğer bütün kimliklerini soyunarak..
ilk terkettiği yabancı kimliği oldu..
kadın sitem ederek kabullendi dalgınlığı..
kelimeler yuvarladı uçurumdan aşağıya kadın..
çocuk onları tutup mısralara çevirdi..
yıllar geçti..
çocuk hiç büyümedi..
dalgın hep dalgın kaldı..
bir viranelik susuşlar girse de araya..
zaman kokuyu hiç yitirmedi..
mayın patlamak için hep bekledi..
martılar bir deniz kıyısındaki kayalıkların üzerinde hep uçtu..
onlara inat özgürce..
onlar hiç ama hiç dokunmadılar birbirlerine..
bu yüzden çığlıkları hiç tükenmedi..
ne dalgının ne çocuğun ne de martıların..
birgün hangisi önce susar..
bilinmez..
çocuk geceyi sevdi..
kadın gece oldu..
rüzgar esti..
martı çığlığı sur sesine karıştı..
bu kısa hikayeyi sevgili Ertan'a armağan ediyor ve yaşgününü kutluyorum :)
(GECE ve RÜZGAR)
fotoğrafçı:7.oda
Etiketler: kadın-adam, şiir
9 yorum:
çok farklı olmuş ....ve çok güzel........ tebrikler
Off çok beğendim Fatoş ! Of herşeye Of işte :)))
Dalgın ve Çocuk çok ustaca yazılmış. Sade ama çok şey anlatan bir yazı. Çok beğendim.
:)
I very like photos of your blog.
Congratulations
Ciao
Ivan
Sassari, Sardegna
http://samajchnusa.blogspot.com
güzel bir yazı...
Teşekkür ederim :) Yaş günüme özel çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminden öper, bu güzel jestine geç cevap verebildiğim için özür dilerim.
cok guzel :)
biraz karanlik mi sanki? yoksa karanliktan cikis mi? :)
müthis
dalgın bayan anlatmak istesem...?
hani ansızın deriz..
bir adı da ansızın benim için..
yitirilmiş bir şehrin yağmurlu caddeleri gibiydi kelimeleri..
her noktasında sele kapılıyordum,
savruldukça ben her cümlesinin sonunda,
küçüçük elleriyle çekiyordu , gülüşünün esintisine..
elleri anne...
ilk defa onun için çaldım gecemden bir yıldızı..
ve bir rüyamı hediye ettim ona..
ben savruldukça, o tuttu..
o tutunca ben kaçmadım
sessiz sessiz özledim onun kelimelerini..
nerden bilecekti ? sesini hediye ettiğinde havanın değiştiğini..
çocuğun gözlerindeki cam ışıltısını...
gece hep ona...
işte.. yıldızı da orda..
dalgın bayanı anlatmak istesem?
anlatamam ki.. hangi kelimenin özü anlatır ki?..
hangi lisanın hangi alfabenin anlamlarını toplasam
sadece hissettiğim bir noktayı anlatabilir ?
- Hiç..
işte bu hiçi sesli olarak söyledim..
anlatamam dalgın bayan seni..
seni anlatmak.. dünyanın en zor işi... :)
Yorum Gönder