22 Kasım 2010

2012

.


NIGHTWISH - END OF ALL HOPE


Sanırım bu filmi izlemeyen kalmamıştır.. Benim gibi çok geç de olsa izlemişsinizdir diye düşünüyorum.. Film hakkında ben de pek bilinmeyen şeyler söylemeyeceğim aslında.. Klasik bir felaket filmi..
2012 de ne oluyor?
Dünyanın sonu geliyor !

Belki diğer felaket filmlerinden ayrılan yönü dünyanın sonunu modern bir Nuh Tufanı uyarlaması şeklinde senaryolaştırması. Evet Roland Emmerich de bu son filmi için: “Filmim Nuh’un Gemisi efsanesinin modern tarzda yeniden anlatımı gibi. ‘Neler ve kimler kurtarılmaya değer?’ sorusunu soruyor ve sonra da o gemiye kimlerin binebileceğini anlatıyor.” diyor.




Hemen bir dipnot olarak 2012 efsanesi hakkında küçük bir hatırlatma: Kolomb öncesi, Orta Amerika medeniyetlerinin en gelişmişlerinden biri olan Maya’lardan kalan takvim, 21 Aralık 2012’de sona eriyor. Özellikle matematik ve astronomi konusunda ilerlemiş olan Mayaların dünyanın ömrünü bu tarihle sınırlandırmaları kuşkusuz pek çok yoruma yol açtı. Bazı bilim adamları Maya takviminin bu tarihten sonrasını hesaplayamadığı için sona erdiğini söylediler. Öte yandan astrologlara göre 2012 kışdönümünde bazı takım yıldızlarının kesişerek “Karanlık Aralık” denen bir özel durumu oluşturmaları da, özellikle astronomide ilerlemiş bir uygarlık olan Mayaların gözünden kaçmamış ve bunu her şeyin sonu olarak yorumlayıp takvimi sona erdirmiş olabilirler.


İşte bu fikir üzerinden beslenen 2012 filminin senaryosu; olması muhtemel felaketlere az bir zaman kala, dev dalgalara dirençli, çok sayıda insanı içine alacak kadar büyük, yarı denizaltı şeklinde büyük gemiler inşaa edilmesi ve felaketten haberi olanların gemilere binme mücadelesi ile haberi olmayanların ise çaresizliği üzerinde süregidiyor..

Bazı eleştirmenlerce “felaket pornosu” çekmekle suçlanan Emmerich, 2012 ve Yarından Sonra’daki bu sahnelerin küresel felaketlere karşı ortada hiçbir hükümet planı olmamasının altını çizmek ve küresel ısınmaya insanların duyarlılığını artırmak için gerekli olduğunu savunuyor.

Roland Emmerich’in dünyayı yok etme konusunda görsel olarak sınır tanımayacağını Himalayalar’ı aşarak gelen sulardan anlayabiliriz aslında.

Filmde belki de en çok tepki toplayan yerler dinsel motiflerin de yerle bir edilmesi idi. Himalayalara ek olarak Vatikanın da çökmesi cesurca idi kabul etmek lazım. Aslında film şunu diyordu: Böyle küresel bir felaket anında çaresizce Tanrı’ya sığınmak ve bir kilisede dua etmek yerine, kaderinizi elinize alıp kurtulmayı deneyin.



Filmin tamamı dijital çekilmiş. İnsanların başına gelenlerden ziyade yıkımın kendisi asıl konu.. Görsel efektlerinin hakkını vermek lazım elbette kesinlikle çok başarılılar. Ama öyle çok yıkım görüntüsüyle dolup taşıyor ki film, ve bu görüntüler öyle hızlı ilerliyor ki, bu koşuşturmaca ve yoğunluk; sağlam görüntülerin zihne işleme gücünü zedeliyor. Sersemletici bir kareye şöyle bir durup bakıp uzun süre tadını çıkaramıyorsunuz, hemen ardından bir başka yıkım görüntüsü devreye giriyor çünkü. Bu da bir yerden sonra sanki bilgisayar oyunu izliyormuşuz gibi bir hisse sebep oluyor..


Ve felakete aslında farklı bir açıdan yaklaşsa da yine de artık çok bilindik bir sürü klişe ile dolu, tüm yıkım filmleri gibi 2012 de..

Amerikan çekirdek ailesini kutsallığını vurgulamak için oluşturulmuş yan hikayelerden artık bana böğk geldi. Hatta bu kutsallığın farkına varamayan ya da ailenin birleşmesine herhangi bir engel oluşturan yan karakterlerin talihsiz bir şekilde harcanmasından da. Yine insanın özünde iyi bir varlık olduğunu anlatmak isteyen beklenmedik anlayış ve fedakarlık sahneleri de (Amerikan başkanının gemiye binmemesi mesela) bolca işlenmiş klişelerden.. Şapşal eski kocanın birden ailesinin değerini anlaması ve kahraman oluvermesi ise ancak komik.. Ve klasik bir son daha .. Köpek kurtuluyor, kalpler birleşiyor, güneş yeniden doğuyor :)



Boş zamanım var ve güzel görsel şovlar izleyip eğlenmek istiyorum diyorsanız izleyin filmi.. Daha fazlasını da beklemeyin ve filmin sonunda ölenler için neden üzülmediğinize dair bir vicdan sorgulamasına girişmeyin diyor ve filmden birkaç replik alıp yazımı bitiriyorum..


"Eski zamanlarda, dünyanın bir son kullanma tarihi olduğunu keşfeden ilk uygarlık Mayalar oldu. Maya takvimine göre 2012 yılında, 640.000 yılda bir gerçekleşen, güneş sistemindeki gezegenlerin belli bir sırada dizilmesi sonucu dünyada korkunç olaylar gerçekleşecek. Dünya'yı bir portakal olarak düşünün. Güneş o kadar çok radyasyon yaymaya başlayacak ki Dünya'nın çekirdeği erimeye başlayacak. Gezegenin kabuğu kalkmaya müsait hale gelecek. 1958'de Prof. Charles Hapgood buna şu ismi verdi: Yerkabuğunun Kayması. Bunu Albert Einstein da destekledi. İnsanlar bunu yaşayacak, Doğa Ana o kadar tahripkâr olacak ki, bu kış gündönümünde 12/21/2012'de dünyanın sonu gelecek."


Karım Dorothy’nin son günlerinde aklı gidip geliyordu. Ölümünden bir gece önce elimi tuttu ve bana şöyle dedi: "Bence piyango almalısın. Şans herkesin yüzüne bir kere güler."


Çocukken babam genelde yollarda olurdu. Bana kutular dolusu kitap bırakır, her gece arardı. Okuduğum her kitap için bir dondurma kazanırdım. Lise hayatıma 2.000 kitap ve sıfır sevgili sığdırdım.


Birbirimiz için mücadele etmeyi bıraktığımız an insanlığımızı kaybettiğimiz andır.


Veee en sevdiğim sahne: Yüce Lamaya gerçekten dünyanın sonu gelmişse, bilgeliğin bu durumda ne önerdiğini, ne yapması gerektiğini soran kişiye Lamanın dolu bir bardağı göstererek verdiği cevap çok çok sağlamdı..
Sadece duyduğun bir şeye körü körüne inanma. Bu bardak gibi sen de düşünce ve dedikodularla dolusun. Bilgeliğin ışığından faydalanmak için öncelikle bardağını boşaltmalısın.


8 yorum:

Beyaz Piyon dedi ki...

Görsel efektler güzel, bunun dışında gerçekten fazlası yok filmin. 2013'te bakıp bakıp güleceğimiz filmlerden biri sadece :)

"Bilgeliğin ışığından faydalanmak için öncelikle bardağını boşaltmalısın." Bu replik cidden hoşuma gitti.

Unutmadan, Nightwish'in hastasıyımdır. Aslında senfonik rock türünde müzik yapan grupları genelde çok severim. Nightwish de Epica'dan sonra gelenlerden biri, "while your lips are still red" şarkısını çok severim mesela, terapi gibi.

thalassapolis dedi ki...

Çok güzel bir film yorumu olmuş aynen katılıyorum ve bu ayrılmış çiftler üzerinden felaket filmlerinin yürümesi baydı.

UÇAR dedi ki...

Aslında üzerine düşünüp yazı yazılabilecek bir film değil. Senin ne kadar çok ve daha sağlam filmler izlediğini az çok bildiğim için bu filme yazı yazmana bir parça şaşırdım açıkçası. Zahmetine karşılık vermek gerek diye düşündüm.
Film için şunları söyleyebilirim.
- 2012 olgusu bu kadar mı kötü ele alınır ve işlenir yahu :(
- Berbat efektler
- Berbat bir senaryo. Bence insanların zekasıyla alay eden bir film.
Kısaca, izlediğim en kötü filmlerden biriydi diyebilirim.

banu dedi ki...

filmi izlmememiştim bu satten sonrada izlemem zaten onca güzel izlenecek film dururken :) bu filmi yazmak için zahmet etmiş çünkü en çok yazmak rahatlıtıyor fatoşu

Ö.D. dedi ki...

Sevgili Yedinci Oda,
Film izlenesi değil belki ama hayatta bazı şeyler hep ortadadır ve bazen ortada olanı görmek için hiç alakasız vesileler gerekebilir.
Ben filmi bir otobüs yolculuğunda izlemiştim. Eşimden ayrılalı beş ay kadar olmuştu ve yanımda oğlumla memlekete gidiyorduk. Önümdeki ekrandan oğlumun da sıkılmayacağı bir aksiyon filmi olarak seçtim 2012yi.
Öyle zorlu bir dönemdi ki benim için, gerçekten de insan öyle bir dönemde yıkılmış aileyi ayakta tutacak, bir başka felaket de olsa arayabiliyor. Memlekete gittiğimde bir arkadaşımla konuşurken fark ettim ki, aile denilen kurum, aslında ne kadar güzel olursa olsun, bugün artık gerçekte, içinde yaşadığımız toplumda, çok büyük bir yozlaşmaymış. Düşünsene, bana yıllardır bu kadar zarar vermiş ailemi ayakta tutmak için başka felaketlerden medet umabiliyor, belki de senin film hakkında yazdığın gibi, başka insanları harcayabilecek, en azından bunu düşünebilecek kadar alçalabiliyormuşum.
İçinde sevgi olmayan, saygı olmayan, özgürlük olmayan ailenin canı cehenneme. Ve bugün zorla ayakta tutulmaya çalışılan, sevgisiz ve seviyesiz de olsa sürdürülmesi istenilen kurum bu düzen için aslında çok başka işlevlere sahipmiş. Bir sürü şey saymıştı bana arkadaşım aile hakkında. Aklımda kalanların bazılarını ben de seninle paylaşmak istiyorum.
Birincisi, aile, kadının işgücüne katılımının önündeki en büyük engel ve toplumda ev kadınları ve onların ev içi emeği yok sayıldığı için toplumdaki işsiz sayısı daha az gösteriliyor.
İkincisi, ben kendim bir çocuğun bile sorumluluğu ve üstüne ev içi sorumluluklarla bu kadar hayattan kopmuşken, toplumumuzda çocuğun bakımı tamamen kadının üzerine yıkılmışken, üç çocuk doğurun diyen bir başbakan tarafından yönetilmekten nefret ediyorum. Aile ayakta kalacak diye, kadın ayaklar altında kalıyor.
Üçüncüsü, aile denilen şey bugün artık bir şirket olmuş durumda ve özellikle de pek çok kadını her tür zorluğa rağmen o şirketin içinde tutan, kadının ekonomik durumu. Bu böyle ama daha kötüsü, bir kadının kocasından ayrıldığı zaman parasız kalacağı için evliliğini sürdürmek adına, her türlü rezilliği yapması ve başka insanlara zarar vermek pahasına da olsa kendini küçültmesi...
Kusura bakmayın uzattım ama o kadar doluyum ki daha da yazmak isterdim. İşte bu yüzden, bu film hakkında yazdıkların ve vurguladığın yerler, bana bunları söylemeye vesile olduğu için teşekkür ederim.

eXi Le dedi ki...

Mum ÜfLenmediği Sürece Hayatta KaLamaz..
DudakLarını YakLa§tır..
Ate§in Kaßuğunu Soy.

nox dedi ki...

nice
mutlu
gönlünce
sağlıcakla
iyi
yıllar
sana
ailene
sevdiklerine
canlara
dostlara
gönlünce
kal

mavi beyaz

nox dedi ki...

2012
1 yıl kaldı
imdb'de 5.9 puan,
izlemedim,
fragmanlarından ve
imdb notlarından çıkardığım
klasik bir ab'c'd emperyalizmi,bencilliği;her taşın altından kendi başkanları çıkıyor,hiç kimse flanaca ücra yerin filanca başkanı belkide dünyayı o kurtarır demiyor...maya'ları bile pazarladılar..

herneyse,sağlıcakla kal