31 Temmuz 2009

Sapanca

.


ENIGMA - BETWEEN GENERATIONS

Hayat zaman zaman farklı yüzlerini gösterir insana..
Genel gidişatından ve genel ruh halinden seni bir anda sıyırır ve bambaşka kokuların içine salıverir..


Her mekan bir koku anlamına gelir benim için..
Bu yüzden yakın arkadaşlarım bana bir yerden döndüğümde
“Nasıldı” diye değil de “Nasıl Kokuyordu” diye sorarlar..
Koklamayı benim gibi sevenler için aynı mekanda bile ne çok farklı koku vardır..


Ama bu pek çok farklı kokunun içerisinde yine de baskın bir koku çıkar gelir burnuna ve diğer tüm kokuları unutturur insana..

Yıllar sonra bile sen orayı o kokuya gömdüğünü hatırlarsın kapı aralığından süzülen incecik o kokuda..




Huzur..ve Dinginlik
Sapancaya gömdüğüm koku buydu..
Daha yolculuğun başında başlayan bu muhteşem koku sayesinde ben, hayatımın gerçekten en huzurlu 40 saatini geçirdim; bir kasım hafta sonunda, bir göl kenarında yeşilliklerin ve sessizliğin içinde..
Sonbaharın o ıssız hüznü güzel şarkılarla birleşip ne güzel bir sabah yolculuğuna dönüşmüştü..



Heyecandan uyunmayan bir gecenin yorgunluğu ile sabahın 5 inde başladı huzura yolculuğumuz.. Bursanın hemen çıkışında yaptığımız güzel bir kahvaltı sonrası sevdiğim bulutlu bir gökyüzü eşlik etti sürekli yolda..
Karanlık bulutlarla aydınlık bulutların birbirine sarılıp ayrıldığı bir sürü farklı tablo akıp geçti gözlerimizin önünden, sabahın sisi dağıldıktan sonra..



Öğlene varmadan saatler ulaştık Sapancaya..
Konaklayacağımız butik otelin önünde arabadan indiğim anda gözlerimi kapatıp deriiin bir nefes aldım içime..
İşte buydu …

Gerçekten Huzurun Kokusuydu bu…

Kasım ayına ve sonbaharın ıssızlığına rağmen yemyeşil bahçeli harika bir oteldi bizi karşılayan.. Ve güleryüzlü bir aile..
Şu an hatırlayamıyorum otelin adını ne tuhaf.. ama odamın adını hatırlıyorum: Hazan…
Hep numaralı otel odalarından sonra daha kapıda böyle güzel bir ad karşılayınca insanı, evet diyorsun .. evet her şey farklı burada..



Sahiden de gün boyu devam ediyor o farkı hissetme duygusu..
Göl kenarına indiğinizde, kafeler ve restaurantlar gölün içine doğru giden bir iskelenin sonunda karşılıyor sizi..

Gölün üstünde masalara oturup o sessizliğin ve dalıp gittiğiniz o ıssızlığın içinde yiyiyorsunuz yemeğinizi..
Gözünüzün gördüğü heryer harika..

Her yer büyüleyici..
Sanki zaman çok eskilerde donup kalmış gibi Sapancada.. Zaman akmıyor, Zaman huzurun içinde eriyip gitmiş..

Günümüzün tüm çirkinliğinden ve keşmekeşinden uzakta saklanmış kalmış eski zamanların içinde..

Bunu hissederken tam o anda bir planör geçiyor üstünüzden..
İşte bu diyorsunuz..
İşte bu, zaman yıllar öncesinde konaklamış kalmış burada..




Gün boyu gezdik..
Kah arabayla kah yürüyerek..
Göl kenarını, tren yollarını, orman kenarlarını, küçücük kent merkezini.. her daim fotoğraf çekerek..
Hiç fotoğraf çekmeyen biri meğer nasıl da iyi bir fotoğrafçıymış öğrendik :)



Yolda gördüğümüz değişik ağaçları ve meyveleri inceledik.. Kentin yerli sakinleriyle sohbetler ettik..
Akşamüstü yine kocaman yemyeşil bir bahçede çay keyfi yaptık.. Evin sahibi teyze kendi yaptığı reçellerden ikram etti..


Çay ve hamak ve huzur..
İçimde durmadan akıp duran mutluluk..
Sızar gibi kayılan bir uyku..


Akşam yemeği yiyebileceğiniz güzel mekanların yokluğu sebebiyle nerdeyse aç kalktığımız bir lokantada geçirdiğimiz saatler bile öyle güzeldi ki.. kötü yemek tatlarına sinirlenmek şöyle dursun, nerdeyse lokanta sahibinden özür diler gibi oluyorsunuz yemeklerini beğenmediğiniz için..


Çünkü işte Sapanca böyle bir yer.. Stresten, sinirlenmekten uzak, yüzlerin daima güleç bir ifadeye sahip olduğu, ama kokladığınız en keskin kokunun Huzur olduğu bir göl kenarı kenti..

Gecemizi Fransadan gelen özel bir şarap eşliğinde hiç susmadan akıp giden sohbet doldurunca.. ben ne zaman hangi vakit ve nasıl uykuya geçtiğimi hatırlamıyorum bile.. tertemiz çarşafların ve yumuşacık yastıkların arasında..

Çok geç yatmamıza ve çok yorulmamıza rağmen sabah erkenden ve çok dinç bir şekilde kalktım yataktan..

Havasından mı suyundan mı kokusundan mı bilmem ama sanki günlerdir uyumuş kadar dinlenmiş bir şekilde çıkıyor insan odadan..

Vee uzuuuuunnn keyifli eksiği olmayan bir kahvaltı ile güne başlıyorsunuz..
Köy kahvaltısı rahat bir kahvaltı masasında karşılıyor sizi..
Gazeteleriniz ve istediğiniz kadar çay..
Sanki evinde gibi insan ama öyle cıvıl cıvıl renkli bir köyevi…
Saatler süren kahvaltı ve ona eşlik eden uzun sabah sohbetlerinden sonra kırmızı sonbahar yapraklarından alıp ayrıldık bu şirin butik otelden..


Yavaş yavaş etrafı inceleyerek yola koyulduk.. Maşukiyede kısa bir fotoğraf çekimi molası verdik, yaşlı amcalarla sohbet ettik, bizi gazeteci sandılar, biz de sanmışlıklarına ayak uydurduk anında bir hikaye üreterek :) Küçük hanıma ilk ağacını aldık armağan olarak: Limon Servi si..

Kocaeli de bir fotoğraf çekim molası daha verdikten sonra, biraz sonra patlayacak olan yağmurdan önce bursaya ulaşmak için rüzgarla birlikte yeniden yola koyuluyoruz.. Orhangazi de midelerimizi nefis saç kavurma ve nefis bir tatlıyla doldurduktan sonra, sanki aylarca tatil yapmışız gibi bir hisle şehrimize dönüyoruz..




Yol ve bulutlar dünden bile güzel bir şekilde eşlik ediyordu.. Ve sürekli değişen şarkılar çalıyordu arabanın içinde.. Cranberries den Enigmaya, Kıraçtan Sezene kadar..
Hala huzura ihtiyaç duyduğum her an gözlerimi kapatıp hatırladığım ve kokusunu özlediğim bu yolculuğum için şarkı seçmek epey zor aslında..
Ama benim bütün sonbaharıma damgasını vuran Enigmadan bir şarkı seçmek istedim.. Between Generations..

Gidilen yerler ve kokusu kadar birlikte gidilen kişilerin de önemi büyüktür yolculuklarda..
Bana bu Sapanca gezimi başından sonuna eksiksiz ve muhteşem kılan arkadaşıma buradan bir kez daha teşekkür ediyor ve aslında yazmaktan çok fotoğraflarını sergilemek istediğim bu gezinin o masalsı huzurunu büyüsünü biraz olsun görebilmenizi çok istiyorum fotoğraf karelerinden..



Madem Hayat Bir Masaldı..

Sapanca gezime ait diğer fotoğrafları da görmek isterseniz:

Tarçınlı Ninni
Huzurun Dili
Son 4 Günüm
Arınma ve Özgürleşme
İki Yol
Since life was a dream…
Life is bigger than love





15 yorum:

Leylək Xəlifə dedi ki...

şükür kavuşturana :) ben de tatilden yeni döndüm. hep güzel yerler gezmeni, güzel fotograflar çekmeni arzu ederim :)

banu dedi ki...

ee nihayet...süper resimler balayında sapanca ya gitmeye niyetlendim.senin adını 'KÜLTÜR KÖŞESİ' koyuyorum, ama yazık bize kitabımı okuyalım filmimi izleyelim gezelimmi?

beenmaya dedi ki...

huzurun kokusu ta buraya kadar geldi ne çok ihtiyacım var şu aralar canım çekti...

flash dedi ki...

bu yazı geçen kasım ayındaki sapanca gezisine mi ait?

Adsız dedi ki...

SENİ ÇOK ÖZLEMİŞİM BE ORTİ

YALNIZLIK OKULU dedi ki...

sapanca huzurun öteki adı olan bir kaç yerden biridir benim için...

Haluk dedi ki...

güzel bir hafta sonu insana sanki günlerce sürmüş gibi geliyor değil mi

cinar dedi ki...

valla o dinginlik ve huzuru gayet güzel anladım ben. Yakın sayılırız aslında ama henüz Sapanca'ya gidip orada konaklama fırsatımız olmadı. Kaldığınız oteli bu fotoğraflardan sonra daha da merak ettim aslında. Hazan oda numaralı otel. Düşüncesi bile çok şeker geldi :)

sevinç dedi ki...

Huzurlu bi dönüş yaptın.......:)Koku ile ilgili yazdıklarını okurken sanki ben yazmışım kadar yakın geliyor...yine öyle oldu...huzurun kokusunu duyabildim:)yazıda fotoğraflarda çok iyi...

cem dedi ki...

Bir ucunda yaşadığım memleketi beğendiğine sevindim. Güzeldir sapanca.. en çokta huzur verir..

ella dedi ki...

Fotoğraflar müthiş, çok severim sapancayı... lise kaçamaklarım hep sapancaya olmuştur ve anı kokar benim için...

Adsız dedi ki...

Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye;
Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye..
Anılarından kale yapıp sığınsa bile,
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.

ÖZDEMİR ASAF

Hakan dedi ki...

Tren yolunda oturduğun fotoğraf mükemmel !!!!

YILDIZNAF dedi ki...

Cok guzel anlatmissin yine...

Resimlere bakmak, yazinda kaybolmak harikaydi yine...

Ilham getirdin bana yine...

Iyi ki varsin, iyi ki benim arkadasimsin...

Barış M. dedi ki...

Kendinizi sürekli baştan yaratacak bir enerjiniz var. Keşke ben de başarabilsem...