8 Ağustos 2006

sevilesi kentler..


Kitapları seven, kitapçıları da sever..
Alırsın eline, ön ve arka kapağını okşarsın, göz gezdirirsin şöyle bir, karıştırırsın sayfalarını..
Daha önce almayı kafana koyduğun kitapları görünce çocuk sevinci..
Ama bir de yeni bir kitap keşfetmişsen rafta, sevincin gülümsemesi..

Devasa kitapçı dükkanlarına girdiğimde küçülürüm hep..
Aman Allahım, ne kadar çok kitap çıkıyor!!
Bunların ne kadarını satın alabilirsin ki??
Ne kadarını okuyabilirsin ki??
Borges gibi bir belediye kütüphanesine memur mu olayım yoksa??
Sabah akşam kitap okunur mu peki??

“Merak kediyi öldürür” demişler..
Sıkıntıya girmemek, hayıflanmamak için bir yöntem geliştirdim son yıllarda..
İstanbulda bu dev kitapçılara girdiğimde, öyle genel geziler yapmıyorum..
Sadece ilgilendiğim türdeki kitapların bölümlerini tarıyorum..
Tabii dükkana girerken, karşına nal gibi “Yeni Çıkanlar” tezgahını dayıyorlar, ona da bakmadan edemiyorsun..

Kitapsevenlerin refleksi midir ne, aynı tür kitapların olduğu reyonların önünde kitap karıştıranlar, birbirlerinin karıştırdıkları kitaplara da bakarlar..
Özellikle internet öncesi yıllarda; yeni çıkan kitaplar hakkında fikir alışverişinde bulunulurdu böyle fırsatlarda..
Ya da yeni çıkacak kitapların haberini alırdın rafların önünde..

Bir kentte tanıyıp sevdiğim insanlardan sonra en çok kitapçıları severim ben..
Kitapçısı güzel, büyük ve zengin olan kentler de daha çok sevilir haliyle..

(Françoise Hardy - Tous Les Garçons Et Les Filles)

5 yorum:

anyone dedi ki...

galiba yapmak istediğim işlerden biri bu; bir kütüphanede memur olmak. emekli olduğumda öyle bir işte çalışmak isterim.

Adsız dedi ki...

Kitapçıları bol olan şehirler her zaman ilgi çekmeye devam edecek sanırım.Bağdat kütüphanesi, iskenderiye, endülüs'ün kütüphaneleri kayıplar arasına katabileceğimiz ve ne yazık ki insanlar tarafından yok edilmiş bilgi küpleri. Şahsım Ankara'da takılan biri olarak konur sokağını özellikle sevmekte. Bir çok kitapçının sırayla dizildiği bu mekan insanın nasıl hoşuna gitmesin tabii ki birde sahaflar var. Ordaki kitapların kokusu dahaayrı hisler uyandırmakta havayı içine çekebilenler için. Kitap kimi için dünya kimi için düşman kimi içinse dayanak olma özelliğini birkaç yüzyıl daha devam ettirecek sanırım ki burada kitapçılar ve kütüphanelere büyük görevler düşecek....

Adsız dedi ki...

eskiden ben de çok gezerdim istanbuldaki kitapçıları. Galatasaray lisesinin karşısındaki sahaflar, kadıköydekiler. Bir arkadaşım vardı İstanbulu çok iyi bilen..Onunla birlikte karış karış dolaşırdık İstanbulu ve kitapçılarını ... O günlerimi anımsattı bu yazı bana..

7.oda dedi ki...

anyone : benim de hiç şikayetim olmazdı walla böyle bir işten:) kitaplarla tamamen içiçe bir dünya..

kintaros: ne güzel dedin.. evet aynen öyle.. kitap kimi için dünya kimi için düşman kimi içinse dayanak..

murat h: evet kadıköydeki ve istiklaldeki sahafları çok seviyorum ben de.. bursa sahaf açısından oldukça fakir bir şehir.. ben de istanbulda tatmin ediyorum sahaf takıntımı :)

tuzluk: evetttt püfür püfür bir vapurun yanında çay ve simit keyfi.. bi de simdiinden martılara atma keyfi.. bi de kulağında mp3 çaların varsa.. off ki off yani.. kitapların arasında kaybolmak keyfi.. o kokuyu solumak keyfi.. beklemediğin ummadığın şeyler bulmak keyfi.. hangisi daha ağır basr bilemiyorum walla :)

Adsız dedi ki...

Ahhhh bu duyguyu öyle iyi anlıyorumki..kitapların hastasıyım çocukluğumdan beri kitapçılar belki çarşıda en uzun zaman geçirdiğim dükkan tipidir...ohhh kitaplar ..çok güzellll..her kitap ayrı bir dünya, ayrı bir kapı bir yerlere giden..bu arada yazmayı hiçbir zaman becerememişimdir..bu yorumu okuyanlardan eğer olursa tabi özür diliyorum şimdiden..kitaplar ohhhhhhh