Ve İlhan İrem çalar gecenin karanlığında, yatar bir kadın denizin ortasında... Ne diyorsun?
Gecelerden daha suskunum Kararacak... Işıyacak... Taşıyacak Ne kaldı ki Renkler yorgun... Gözler yorgun... Gece yorgun... Ne diyorsun... Kayalardan daha kuruyum Söyleyecek... Bekleyecek... Yeşerecek... Ne kaldı ki... Sözler yorgun... Kalpler yorgun... Eller yorgun... Ne diyorsun... Dağbaşından daha bomboşum Tıkanacak... Durulacak... Kaybolacak... Ne kaldı ki... Yollar yorgun... Kollar yorgun... Dağlar yorgun... Ne diyorsun... Çıkmazlardan daha yolsuzum Koşulacak... Aşılacak.. Kaçılacak... Ne kaldı ki... Ayak yorgun... Hayat yorgun... Bu aşk yorgun... Ne diyorsun... Sonbahardan umutsuzum Sararacak... Kuruyacak... Yıkılacak... Ne kaldı ki... Kuşlar yorgun... Dallar yorgun... Bahar yorgun... Ne diyorsun... Odam kadar soğumuşum Sığınacak... Yığılacak... Dağılacak... Ne kaldı ki... Masa yorgun... Kadeh yorgun... Oda yorgun Ne diyorsun... Yorgunlar arasında ben yorgun oğlu yorgun Yorulacak ne kaldı hâlâ deli... Vurgun Anlamsız bakışlarla Ne diyorsun? Kalsa da bir tek nefes Senden beklenen bir ses Susma öyle nolursun Ne diyorsun?
belki ben sadece seni yorgun sevmişimdir beni etkilemek için hep yoruluyorsun.. Her defasında daha çok sevmişimdir.. ayrıldığında özlemle dolman bana her döndüğünde başımı döndürüyordur..
Eğer gerçeklik, hayal edilerek yapılan iç savaşın yorgunluğunu unutturacaksa, o gerçekliği yaşamak için buna değer... çünkü sonunda senin yorgunluğu alacak olan o anın ta kendisidir...
11 yorum:
Ve İlhan İrem çalar gecenin karanlığında, yatar bir kadın denizin ortasında... Ne diyorsun?
Gecelerden daha suskunum
Kararacak... Işıyacak... Taşıyacak
Ne kaldı ki
Renkler yorgun...
Gözler yorgun...
Gece yorgun...
Ne diyorsun...
Kayalardan daha kuruyum
Söyleyecek... Bekleyecek... Yeşerecek...
Ne kaldı ki...
Sözler yorgun...
Kalpler yorgun...
Eller yorgun...
Ne diyorsun...
Dağbaşından daha bomboşum
Tıkanacak... Durulacak... Kaybolacak...
Ne kaldı ki...
Yollar yorgun...
Kollar yorgun...
Dağlar yorgun...
Ne diyorsun...
Çıkmazlardan daha yolsuzum
Koşulacak... Aşılacak.. Kaçılacak...
Ne kaldı ki...
Ayak yorgun...
Hayat yorgun...
Bu aşk yorgun...
Ne diyorsun...
Sonbahardan umutsuzum
Sararacak... Kuruyacak... Yıkılacak...
Ne kaldı ki...
Kuşlar yorgun...
Dallar yorgun...
Bahar yorgun...
Ne diyorsun...
Odam kadar soğumuşum
Sığınacak... Yığılacak... Dağılacak...
Ne kaldı ki...
Masa yorgun...
Kadeh yorgun...
Oda yorgun
Ne diyorsun...
Yorgunlar arasında
ben yorgun oğlu yorgun
Yorulacak ne kaldı
hâlâ deli... Vurgun
Anlamsız bakışlarla
Ne diyorsun?
Kalsa da bir tek nefes
Senden beklenen bir ses
Susma öyle nolursun
Ne diyorsun?
yorgunluk böyle güzel anlatılırdı !
Yorgun; ne mi diyorum :) ben de "yooorgunummm dostlarım yorgunum artık, vefasız yıllara dargınım artık" :)) diyorum..
Buket; hissettin değil mi bu çetin iç savaşın yorgunluğunu..
belki ben sadece seni yorgun sevmişimdir beni etkilemek için hep yoruluyorsun..
Her defasında daha çok sevmişimdir..
ayrıldığında özlemle dolman bana her döndüğünde başımı döndürüyordur..
Adnan; bu mısralarda kadının yorgunluğu özlemden değil ki ama savaştan :)
henüz olmamış şeyleri kafamızda kurgulayıp içimizde yaşamak yorucu gerçekten.akışına bırakıp yaşamayı denesen,ötesini berisini dünü, yarını düşünmeden, bu kadar yorma kendini, "an" dan başka varolan birşey yok.
Kara Kitap; biliyor musun bazen sadece "an" ı yaşarken bile bu savaş durmuyor, öyle çetin!
bu arada yeni profil fotoğrafın ne güzel olmuş :)
Birine gitmek icin hep yorulmayi bekliyoruz da ondan heralde ben de cok yorgunum cook
Bekriş, bazen yorgun gitmesen de, gittiğin yer seni öyle bir yoruyor ki, sanıyorsun ananın karnından bile yorgun doğdun! :)
Eğer gerçeklik, hayal edilerek yapılan iç savaşın yorgunluğunu unutturacaksa, o gerçekliği yaşamak için buna değer... çünkü sonunda senin yorgunluğu alacak olan o anın ta kendisidir...
Yorum Gönder