18 Şubat 2011

Gölge Kent

.


ENIGMA - IN THE SHADOW IN THE LIGHT


Usulca iniyordu gölgeler şehre.. Gün bitiyor, her şey siluete dönüşüyordu.. Hayat aydınlığını kaybederken, bulutlar çoktan oyun oynamaya çıkmış oluyordu.. Evlerin bacalarından dumanlar yükselmeye başlıyor, fabrikaların bacaları susuyordu..
Ben bir kenti terk edip başkasına yolculuk yapıyordum.. Gözlerim her yolculukta olduğu gibi pencereden dışarıda, geçip giden siluetleri seyrediyordu.. En kara gölgelerde gözlerimin yansımasını görüyordum.. Gökyüzü sürekli değişen renkleriyle beni büyülüyor, bulutlar nefesimle oynuyordu..
Yalova hep bir geçiş kenti olmuştu benim için.. İstanbula giderken sanayiyi bitirip denizi başlatan kentti, Bursaya dönerken denizi bitirip sanayiyi başlatan..
Hani çocukken oynadığımız bir oyun gibiydi.. Denizi ilk gören karpuzu alırdı ya.. Gördüğümüzü belli etmeyeceğiz diye önceden plan yapsak da, o sonsuz maviliği gördüğümüz anda “aaa deniz” deyiverir ve kaybederdik :)
Deniz başlardı.. Deniz biterdi.. Yalova böyle bir geçiş kentiydi..



Bursa Fotoğraf İmece Topluluğu'nun "Griye Veda Renklere Merhaba" Projesinin 17. etap sergisi Bursa Cem Sultan Lisesi'nde 6 Ocak 2011 Perşembe günü, saat 10:00'da yapılan törende açılış konuşmaları ve düzenlenen kokteyl eşliğinde açıldı. Sergide yer alan bu fotoğrafım aynı zamanda 2011 yılının kartpostalı olmuştur.


Daha nice okulların renklenmesi adına, nice projelere..

12 yorum:

banu dedi ki...

favori fotoğrafım, büyük halide minik kartpostal halide muhteşem.ellerine ve bakışaçına sağlık :)

iko dedi ki...

fotoğraf çok güzel :) bir de şu sergilerden birine katılabilsen şu fotoğrafların yanında seni de görsek de fotoğrafların daha da güzelleşse :) eline sağlık

Yossi dedi ki...

flickr'a uzun süredir bakmayınca görmemişim bu fotoğrafı ama müthiş güzel! hakettiği yeri bulmuş fotoğrafın! eline sağlık.

Beyaz Piyon dedi ki...

yazılarınızı ve fotoğraf çalışmalarınızı takip ediyorum. birgün bir fotoğrafınızla yada sizinle karşılaşabilmek ümidiyle.. elinize sağlık :)

Hooked dedi ki...

Hala, o yaylayı aşıp denizin ilk olarak göründüğü yerden geçerken, bir kamyonetin arkasında hissederim kendimi... Oradayım, bir kamyonetin ya da minübüsün arkasında, yazın ortasında ve neredeyse bir yıl sonra. Birazdan deniz görünecek, biliyorum, deniz orada, az sonra... Görmek işte, bazen bildiğini bir kez daha keşfetmek, keşfediyorum... Görüyorum, orada, iki tepenin tam arasında. Sevinçten çığlık atacak gibi oluyorum. Yanıma, ablama dönüp heyecanla konuşuyorum. Ama ileride, az ileride daha büyük bir heyecan bekliyor beni. Bacaları olan, denizin üzerinde öylece duran heyecan. Gemiler, gemilerden bahsediyorum... Denizde gemileri görmek, sevdiğin kadını boynunda çok güzel bir kolyeyle çırılçıplak seyretmek gibi...
Ve şimdi buradayım, burada, İstanbul'dan yola çıkmış bir otobüste... Şaşkınım, şaşkınlığım yüzüme çocuksu bir mutluluk olarak yansıyor. Bilmiyordum, denizin üzerinden gideceğimizi bilmiyordum. Gökyüzünün böyle hüzünlü bir atmosfer sunacağını, martıların, o hüznün çığlıkları olacağını, gemilerin sevdiğim kadının gönül çukurunun hemen altında parıldayan bir kolye gibi dizilmiş olacağını, ruhumun o an, o soğuk rüzgarlara karışıp dalga dalga olacağını, yüreğime işlemiş bazı fotoğrafların içine girebildiğim büyülü bir atmosferde yaşayacağımı, tam o anda, korkuluklara yaslandığımda arkamdan bir deklanşörün sesiyle birlikte bir fotoğraf karesi olacağımı... Bunların hiçbirini bilmiyordum ve bilmem mümkün değildi...
Hayal ederdim, hayalciydim, bu, hayallerimden de öteydi...
Buradayım, bu manzaranın yanında, kitabımın arasında fabrika bacalarının ve gökyüzünün mora boyandığı bir kartpostalla, boş kalmış bir elin hayal kırıklığında, yorgun bedenim ve uykusuz gözlerimle, göğsümde sevdiğim kadının başıyla, her bir karenin hikayesini anlatan sesi kulaklarımda... Hayalciydim, hayal kırıklıklarını bilirdim. Biliyorum...
Buradayım, bir fotoğraf karesinde...
Buradayım...
Bir melek bekliyorum...
Çünkü bir meleğe aşık oldum...

erdem dedi ki...

Sen neden yazmıyorsun artık... yedinci oda yazıları yok
ya film tanıtıyorsun ya da sergilerden bahsediyorsun yada kitaplardan.
Oysa düşlerin dökülürdü sadece senin onları özledim ben desem...

Sinem dedi ki...

Ellerine sağlık yine çok güzel bir fotoğraf ve yazı.

Elif Gizem dedi ki...

tebrik ederim... çok güzel...

Metin Saka dedi ki...

evet gün bitiyor... yeni umut yeni hayal - yeni günle başliyor

Birol dedi ki...

Zehirli !!
(Cenk Eroglu :)

Mert dedi ki...

siz sesinizle giyinmeden bende suskunluğumu çıkartmayacağım üzerimden :)

efrasiyab dedi ki...

dünyada insan gibi, karanlık tarafları var
sanki oraları daha eğlenceli kimileri için?